Bir Türkiye ütopyası… yıl 2073
29Ekim Yıl 2073, Demokrasiyi yaşadığını zanneden toplum 150. yılını kutluyor. Türkiye kendi iç savaşından çıkalı 25 yıl olmuş. İslamcılar, laikler, sağcılar, solcular,Kürtler ,Türkler. Yine şiddetle bastırılan, şiddetle susturulan insanlar kümesi. Birbirine bu kadar tahammülsüz olan insanlar, çılgınca Cumhuriyet Bayramını kutluyor. Çıkan iç savaş her şeyi almış götürmüş. Kuraklık baş göstermiş, bazı temizlenen su havzaları hariç su içmek mümkün değil. Temel ihtiyaç maddelerinin kontrolü devlet tekelinde. Yemek yok, su yok, ilaç yok ama iktidar mücadelesi devam ediyor. Seçim zamanı, kömür, beyaz eşya dağıtmanın yerini ‘su’ dağıtmak almış. Yaşanan savaşın da suçlusu hemen bulunmuş. Kitap okumak! Derhal bütün kitaplar yasaklanmış. Resmi ideolojiye hizmet eden yayınlar, devlet tarafından halka dağıtılmaya başlanmış. Aynı şeyi okuyan, aynı şeyleri düşünen, fakat farklı kültürleri, etnisiteleri olan standart insan grupları yaratılmış. En ufak muhalefet vatan hainliği sayılmış. Tepedeki elit sınıfta çok mutluymuş masalda böyle bitermiş….
18 Ekim 2010 Türkiye yine bir Cumhuriyet Bayramına hazırlanıyor. 12 Eylül Referandumundan henüz günler geçti. 11 Eylül günü, birbirine hakaret edebilecek kadar politikleşen toplum, yine bir Cumhuriyet Bayramına hazırlanıyor. Tarih boyunca bu hep böyle değimliydi? Tüm bunların gölgesinde, devlet terörü, Kürt meselesi, PKK, azınlık sorunları, Kılıçdaroğlu- Erdoğan – Bahçeli üçgeni, Ergenekon, Hanefi Avcı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine en çok şikâyet edilen 2.ülke ödülü! ve görmezden gelinen daha bir çok şey. Osmanlının karma kültürel yapısı suçlu birçoğumuza göre. Kimlik arayışı içindeki insanlar, basmakalıp ideolojiler ve bir tarafa dâhil olma telaşı. Benim görüşüme göre, her şeyin sebebi demokrasinin ne olduğunu bilmemekten geliyor. Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Bu eşitlik iktidar olanın yüzde 1’lik kesimin dahi haklarını savunması ile olabilir ve maalesef Türkiye’de demokrasi algısı, iktidarı eline geçirme, sonra kendi istediklerini yapma şeklinde algılanıyor. Bugün benimki geldi, yarın seninki gelir anlayışı, yukarıda yazdığım ütopik yazıya bizi daha da yaklaştırıyor. Masallar mutlu biter ama Türkiye’nin demokrasi masalı anca yukarıdaki kadardır.
29Ekim Yıl 2073, Demokrasiyi yaşadığını zanneden toplum 150. yılını kutluyor. Türkiye kendi iç savaşından çıkalı 25 yıl olmuş. İslamcılar, laikler, sağcılar, solcular,Kürtler ,Türkler. Yine şiddetle bastırılan, şiddetle susturulan insanlar kümesi. Birbirine bu kadar tahammülsüz olan insanlar, çılgınca Cumhuriyet Bayramını kutluyor. Çıkan iç savaş her şeyi almış götürmüş. Kuraklık baş göstermiş, bazı temizlenen su havzaları hariç su içmek mümkün değil. Temel ihtiyaç maddelerinin kontrolü devlet tekelinde. Yemek yok, su yok, ilaç yok ama iktidar mücadelesi devam ediyor. Seçim zamanı, kömür, beyaz eşya dağıtmanın yerini ‘su’ dağıtmak almış. Yaşanan savaşın da suçlusu hemen bulunmuş. Kitap okumak! Derhal bütün kitaplar yasaklanmış. Resmi ideolojiye hizmet eden yayınlar, devlet tarafından halka dağıtılmaya başlanmış. Aynı şeyi okuyan, aynı şeyleri düşünen, fakat farklı kültürleri, etnisiteleri olan standart insan grupları yaratılmış. En ufak muhalefet vatan hainliği sayılmış. Tepedeki elit sınıfta çok mutluymuş masalda böyle bitermiş….
18 Ekim 2010 Türkiye yine bir Cumhuriyet Bayramına hazırlanıyor. 12 Eylül Referandumundan henüz günler geçti. 11 Eylül günü, birbirine hakaret edebilecek kadar politikleşen toplum, yine bir Cumhuriyet Bayramına hazırlanıyor. Tarih boyunca bu hep böyle değimliydi? Tüm bunların gölgesinde, devlet terörü, Kürt meselesi, PKK, azınlık sorunları, Kılıçdaroğlu- Erdoğan – Bahçeli üçgeni, Ergenekon, Hanefi Avcı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine en çok şikâyet edilen 2.ülke ödülü! ve görmezden gelinen daha bir çok şey. Osmanlının karma kültürel yapısı suçlu birçoğumuza göre. Kimlik arayışı içindeki insanlar, basmakalıp ideolojiler ve bir tarafa dâhil olma telaşı. Benim görüşüme göre, her şeyin sebebi demokrasinin ne olduğunu bilmemekten geliyor. Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Bu eşitlik iktidar olanın yüzde 1’lik kesimin dahi haklarını savunması ile olabilir ve maalesef Türkiye’de demokrasi algısı, iktidarı eline geçirme, sonra kendi istediklerini yapma şeklinde algılanıyor. Bugün benimki geldi, yarın seninki gelir anlayışı, yukarıda yazdığım ütopik yazıya bizi daha da yaklaştırıyor. Masallar mutlu biter ama Türkiye’nin demokrasi masalı anca yukarıdaki kadardır.
Yazar:BAĞIRAN KÖŞE