Kırmızı Kart Görüp Oyuna Devam Eden Adam: Assange

Kapital medya herkes tarafından da bilindiği gibi, gücünü büyük şirketlerden almaktadır. Bu yüzden böcekler, çiçekler hakkında konuşmak serbesttir ama gücü elinde tutanlara yönelik konular yasaktır. Totaliter ülkelerde ise açık sansür vardır. Bu garipsenmez. Dünyanın her yerinde, herkesin bilgi edinme gibi bir hakkı yoktur çünkü.
Sansürü, her zaman konuşma özgürlüğünün potansiyel gücünü gösteren bir işaret olarak ele almalıyız. Şimdi size çiçeklerden, böceklerden, kuşlardan bahsetmeyen bir siteden ve bu sitede görev alan bir adamın, dünya üzerinde nasıl rahatsızlık yarattığından bahsedeceğim. Dünyanın konuştuğu adam; Julian Assange, nam-ı diğer Wikileaks’in Interpol tarafından her yerde aranan editörü…

         Wikileaks belgeleri, birçok ülkeyi derinden sarstı. Kimi ülkeler özür dilerken, kimisi de dava açma yoluna gitti. Ama, ortada çok ciddi bir rahatsızlık olduğu açık. Özür dileyen de dava açan da, insanların bu doğru ya da yanlış bilgileri öğrenmelerinden rahatsız durumdaydılar. Peki halkın, diplomasinin “magazini” diye adlandırılan bu belgeleri okuma özgürlükleri yok muydu? Daha da ileri gidersek; demokrasi ve insan haklarının bize rol model olarak gösterildiği, batı toplumundan bilgi edinme hakkını engellemeye yönelik garip demeçler de var. Kanada Başbakanı’nın danışmanlarından Tom Flanagan geçtiğimiz günlerde “Bence Assange’e suikast düzenlenmeli, eğer Assange ortadan kaybolursa hiç de mutsuz olmayacağım.” sözü ile gerçekten belki de ciddiye almayacağımız belgelerin ne kadar ciddiye almamız gerektiğini gösterdi. Bir diğer komik olay ise, Türkiye’ye site kapatma ve sansür konusunda ders verenlerin, çözümü siteyi kapatma geriliğinde bulmaları.
         Bence asıl sorun, belgelerin doğruluğu ya da asparagaslığı değil. Burada görülmesi gereken iki büyük olay var: Birincisi yeni medyanın gücü, ikincisi de dünyada tek bir büyük patron olduğunun kanıtı. Yeni medyanın dünyaya bu kadar damga vurduğuna daha önce hiç şahit olmamıştık. İnternet üzerinden dağılan, servis edilen belgeler önümüzdeki günlerde belge bombardımanının devam etmesiyle, dünyada bazı ülkelerde hükümet değişikliklerine bile neden olabilecek boyutta. İnternet üzerinden hızla yayılan bilgi, ülkelerin diplomatik süreçlerinin yeniden şekillenmesinde birebir rol oynayacak. Belki de dünya ilk defa, Jürgen Habermas’ın kamusal alan teorisine* bu kadar yakındır. İkinci çarpıcı olaya gelirsek, büyük patron Amerika’nın, dünyanın her yerinde küçük uydularının iç işlerine karıştığını görebiliriz. Wikileaks, bağımsızlık iddiasındaki bazı uydu ülkelerin, aslında bağımsız olmadıklarını, patron ne isterse işlerini öyle yürüttüklerini, maç sırasında faul olduğunda, ağlayarak patrona gidip arkadaşlarını nasıl maçtan çıkartmak istediklerinin belgelerini ortaya koymuştur.

         Biliyoruz ki, bu da zamanla unutulacak. Biliyoruz ki kamusal alan ideasına ne kadar yakın olsak da, bu aslında çok uzaklarda. Ben, insanların bilgi alma haklarına saygı duyulmayan bir ülkede yaşıyoruz zannediyorken, şimdi insanların bilgi alma hakkının olmadığı bir dünyada yaşadığımızı anladım. Şükrediyorum; bugün bu yazıyı kaleme alıyorum ve hala bu sitenin fişi çekilmedi. Unutmadan; dünyada Assange’a dava açan tek başbakana sahip ülkeyiz. Bu kadar adaletsiz bir toplumda yaşarken, sadece bizim adalete inanmamız çok garip değil mi?
        
*Sizce kamusal alan nedir?

Yazar: BAĞIRAN KÖŞE