Kimi ailelere göre okuyan damada kız verilir, kimine verilmez. Fakat bir şeyi unutmayalım: Demokrasinin olduğunu düşündüğünüz, Cumhuriyetle yönetildiğini sandığınız, hakkın ve adaletin doğru insanların elinde olduğu hayalini kurduğunuz, kafaların adeta bir örümcek ağıyla bağlı olduğu bu toplumun yaşadığı canım Türkiye’mde, okumanın ya da okumamanın neredeyse hiçbir farkı yok.
Eğer eğitimli insan, okuduğunun hakkını veremiyor, eğitimsiz insan ise onun yapması gereken işi yapıyorsa, arkadaşlar kusura bakmayın; boşuna okuyorsunuz. Boşa kürek çekiyorsunuz. Sizi adam yerine koyacaklarını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Belki sözlerim kimine ağır, kimine boş gelebilir.
Erenköy’de her perşembe halk pazarı kuruluyor, orada avukat manav Recep var. Her sabah 1. köprüde iş başı yapan, artık herkesin bağrına bastığı üniversiteli simitçi var. Bu memleketteki en zor sektörlerden biri olan ulaşım sektörü içinde, taksici olarak çalışan ekonomi profesörü Serkan var.
Sözlerimin boş olduğunu düşünenler; bu insanlar gerçekten var! Bu insanlar gibi binlercesi var.
Anlayın artık; bu memlekette okuyarak değil, bir vekil yeğeni, bir bakan çocuğu, bir paşa torunu olarak bir yerlere gelirsiniz. Okuyan erkeklerin çoğu askerden kaçıyor, okuyan kadınlar ise, ne kadar içlerinden “Hayır, ben başaracağım!” diyorsa da diplomalı ev hanımı oluyorlar.
Şimdi okuyanlar düşünüyordur; “Bu yazıyı yazan, okudu mu okumadı mı?” diye.
Arkadaşlar, okumadım. Kendi ayaklarımın üstünde durmak istedim. Özgür olmak istedim. Kimsenin bana karışmasını istemedim. Kendi arabamı kendim almak istedim. Kendi kredi kartımı dilediğim gibi kullanıp, paramı dilediğim gibi harcayarak daha sonra borçlarımı nasıl ödeyeceğimi kara kara düşünmek istedim. Kendimi X üniversitesinin, sadece teoriyle sınırlı, pratiğe dair hiçbir şey öğretmeyen kitaplarını kullanarak, ayda 5000 TL maaş alan öğretmenlerden bir şey öğrenmek istemedim.
Şu anda sizlerden tek farkım, bende, sizleri ÖSS’de at yerine koyup, milyonlarca insanla yarışmanızı sağlayan sistem tarafından kırbaçlanmamış olmam.
Kırbaçlattırmadım kendimi. Yarıştırmadım kimseyle kendimi, kimseyi kendime rakip görmedim ve kendimi kimseden de üstün görmedim. Tek rakibim ben oldum. Tek yarıştığım yine ben oldum.
Erkekler! Bu dediklerimi askerde anlarsınız. Hiçbir komutan, “Hangi üniversiteden mezunsun? Kaç paran var? Kaç üniversite bitirdin? Kaç yabancı dil biliyorsun?” demeyecek. “Hazır ol!” diye bağıracak sizlere. O anda siz de “Hakikaten bir şey fark etmedi. Burada herkes aynı.” Diyeceksiniz.
Kızlar! Bir gün evlenecek, mutlu bir yuva kuracaksınız. Hem çalışıp hem de evinizde yemek yapacak, kocanızın karnını doyuracaksınız. Bir gün bir haber gelecek, hamile olduğunuzu öğreneceksiniz. Ne mutluluk ama! Hamilelik dönemi biraz zorlu geçecek ve nur topu gibi bir evladınız olduktan sonra, ya yine işinize dönecek ve evinizde yemek yapmaya devam edeceksiniz, ya da evde örgü öreceksiniz. Yani bu böyle geldi, böyle gidecek. Bu düzen değişmeyecek!
Özür dilerim, belki okurken içiniz karardı ama maalesef durum bu. Kendinizi alıştırmaya bakın!..
Yazar: Metin Mutal