Ey okur! Yazanı kalıba koymaya uğraşmayasın, sana zahmet. Okuduğunu yazan, zaten yazar değil. Geldiler sordular, “Yazar/Çizer tayfasına mı katıldın?” diye, “Yok.” dedim. Ne bu tayfanın toplaştığı gemiyi bulabildim, ne de Cin Ali’den öte çizerlik mümkün. Gelenler bir de, “Herkese bir köşemiz var.” dediler, e ben de madem dönemiyorum köşeyi, birini kapayım diyip sarıldım klavyeye. Aslına bakılırsa, bu da canımı sıkmadı değil, klavye yerine, kalem-kağıda sarılaydım daha iyiydi amma, modernleşme benden çok önce başlamış çalışmalara, ne edeyim. Üç tanesini biliyorum köşecilerden, zıpkın gibi herifler.
Geçmiş karşıma konuşuyorlar anlatıyorlar. Mizahtan da nasiplerini almışlar –İyi ki de almışlar yoksa anlaşamazdık zaten.- Her seferinde, kap köşeni diyorlardı. E, artık direnmemek lazımdı. Artık kaprise girmek, b*kuna boncuk koymak olacaktı.Güzel hoş da, ne yazacağız? Adamlar “Ne istiyorsan yaz abi.” demişler, -bir çeşit ne olursan ol gel diyorlar- O zaman bana da "olduğum gibi görünmek" kalıyor. Ucuz köşe yazarı taklidi yaparım, ben de başımdan geçeni anlatırım. Gerçi su bile vermediler ya. Sevimlilikleriyle kandırmış olabilirler mi beni? Yok canım, mümkün değil, alayı bıyıklı herif be bunların. Hem bıyıklı olacaklar hem de bana sevimli gözükecekler, yok; olacak şey değil. Neyse artık şemsiye ve girdiği yer arasındaki ilişkiyi kabullenip hikayeye devam etmeli o vakit.
Bundan bir süre önce benden bir CV istediler. Benim bu konuda bilgim, 35 senede hiç yazma ihtiyacı duymadığım, bu mendeburun CV yazılıp, sivi okunan bir nane olduğu ile sınırlıydı. Haliyle yazması üç gün sürdü. Yazdık yazmasına da, “Oldu mu bu şimdi?” sorusuna cevap bulmak lazım geliyordu. Sorduk etrafa, eşe-dosta. Hay sormaz olaydım. Yahu alt tarafı olmuş/olmamış diyeceksiniz ey insan evlatları! Akademik inceleme mi istersin, sosyal tespit mi istersin, nasihat mi istersin... Cevaptan gayrı ne ararsan aldık. Muhattap olduğum en eğlenceli soru ise şuydu:
"Kaç sayfa?"
Ya arkadaş ne yapacaksın sayfa sayısını? “2,5 galiba.” diyorum, “Haa iyiymiş.” diyorlar. Arkadaş, söyleseydiniz ben bir hayat hikayesi yazardım 45 sayfa, bitti gitti harkulade işte. Amma yok efendim, bu iyiymiş.
Bütün bu macera içinde bir şey öğrenmiş olduk biz de:
CV yazma kuralı no 1: Eşek pipisi kadar olan CV iyidir.
Ulen “Nitelik değil, nicelik mühimdir.” önermesi, “Boyutu değil işlevi önemli.” fenomeni, bunlara ne oldu? Umarım, Fatmagül'e olanlar olmadı… Ya olduysa? Hele bir de astılar da kuruyorsa? Hay Allah! Zaten neydi ki Cezmigül’ün suçu taa en başta…
Hazırlık aşaması ise ayrı bir eğlenceliydi; işe internet denen âleme dalmakla başladık. O âlemin Tanrısı dedikleri arama motoruna, -motordan tanrı mı olur yahu? Bir irdeleyeyim şu işi kafamda-yazdım aslanlar gibi "CV örnekleri" diye, bulduk buluşturduk bir şeyler. En azından biçimde sıçıcılık yapmayalım dedik, amma velakin seçimde sıçıcılık oldu. Efendim, bulduğumuz şablonda, ortasında FOTO yazan hafif dikdörtgenimsi bir şekli, sayfanın sağ üst köşesine kondurmuşlar lale gibi. Yazdık ettik, o geometrik şekil bağırıyor "Ben! Ben! Hadi benimle ilgilen!" Ne yaparsın, el mahkûm cahiliz, önümüze örnek almış koymuşuz. Zavallı geometrik şekli mi kıracağız? Olmaz öyle şey, hemen ayın elemanı kılıklı fotoğrafımızı sayısal ortama aktardık ilahiler ve marşlar eşliğinde, yerine kondurduk.
Bu da kelebeği oldu zaten işin. Baktım ekrandaki suretime de, yarın öbür gün şu frençayzing restoranlarından birinde, ayın elemanı seçilirsem hakikaten bu fotoğrafın gideri var. Kesin kullanmalıyım. Zaten kullanmam gerekebilir. Zira bu kadar badire atlatmış bir tanıtım ile hangi aklını yitirmiş gel der ki? Dedim ya; sorduk eşe dosta diye. Bir Allah’ın kulu da çıkıp “Ne o fotoğraf orada?” demedi. Meğer pek tercih edilen bir zıkkım değilmiş. Gönderdiğim yerde bile "Fotolu CVsi vardı ya abi, işte o arkadaş.” diye seçilebilen bir tip oldum. Kırmızı civcivliğin bu kadarı artık bu bünyeye ziyan.
Kıssadan hisse, ne bakarsın elalem ne etmiş diye? Sana ne, otur evinde baklanı ye. Yaz işte: Nerede doğdun, ne halt karıştırdın? Ne sorarsın “Olmuş mu?” diye? Bunu isteyen zevat zaten seni, karşısına alıp konuşmaya değer mi, bir bakayım diye istemiyor mu? Adam ol, mert ol, dürüst ol, kendin ol. Gerisi akar gider. İşe yarayacaksan, çağrılırsın. Yoksa teperim SİVİsini. Bir daha soran olursa “İşte mal bu.” derim arkadaş. Şablona bakalım dedik, az daha şablonlara geliyorduk.
Sürç-i lisan ettiysek affola.