Tartışmanın şekilleri ve götürüldüğü yerler, çoğu zaman midemi bulandırmış olsa da, ülke televizyonlarında ve prime-time diliminde sanatın, akademik özgürlüğün, düpedüz pornonun tartışılması bir tarafıyla demokratik bir gelişme olabilir. Tabii tam anlamıyla nitelendirebilmek için tartışmanın hangi formlarda yapıldığı, kimlere, ne kadar söz hakkı tanındığı, hangi kodlarla yürütüldüğü gibi önemli analizleri yapmış olmak lazım. Mesela sözde skandalı tartışmak için yaratılan platformlarda kadınlara çok daha az yer verilmesi, Habermasian bir kamusal alan fikri mi, genel olarak kadınlara daha az yer verilmesinin bir yansıması mı, yoksa bir kadının bunu tartışmasını ‘‘hoş bulmayan’’ bir habercilik anlayışı mı? Yorum sizin olsun.
Porno marjinal bir şey midir? Galiba önce bu sorunun cevabını bulmak gerekiyor. Burada kapsamlı bir porno analizine girişmeyeceğim elbette. Bunun alt türlerinde neler olduğu falan mesele de değil zaten. Ama en temel kavramlarla düşündüğümüzde, iki insanın sevişmesinin kendi istekleri dahilinde kaydedilmesi sıra dışı bir şey midir? Cevapları siz verin bir yandan. Film üreticileri, porno film üretme işindeler ve bu ürünün büyük bir pazarı var. Bu aynı zamanda bir iş ve insanların yaptığı birçok işten daha steril ortamlarda, sağlık koşulları daha titizlikle incelenerek yapılıyor. Bir sinema öğrencisi olsam ve bu alanda çalışmak istesem okulumdan destek alamaz mıyım? Hayatın içinde yer alan her şey o beyaz ekranda yer alabilir. Hayatın bu kadar içinde olan bir şeyi oraya aktarmak gibi bir amacım olması, ahlaken çöküntüde olduğumun bir göstergesi midir? Bu bir çöküntüyse aynı ekrana birbirlerini öldüren, yaralayan insanları yansıttığım zaman bunun adı ne olmalıdır? Mesela bir akademisyenim ve öğrencim bana bu istekle geliyor. Yapmam gereken şey tam olarak ne olmalıdır? Onu bu fikirden vazgeçirmek mi yoksa ona bunun avantajlı ve dezavantajlı kısımları hakkında bilgilendirmek ve kararında ısrarlıysa, onun başarılı olmasını sağlamak için elimden gelen desteği vermek mi olmalı bu yaklaşım? Mesela, okul yönetiyorum ve okulumda bir öğrenci porno çekiyor; bu muhtemelen bu ülke için bir ilk. Buna izin veren akademik personeli kovmam mı gerekir, tebrik mi etmem? Bunların hepsine benim kendimce bir cevabım var elbette, ama herkesin kendi cevabını hazırlaması benim için daha mühim. Mevcut cevapların üstüne çizmekle uğraşacağına, kendi cevabını düşünsün okuyan insan. En azından düşünmüş olur. Bak aklıma ne geldi! Ara sıra bile olsa porno izlemiyor musun? Hiç mi?
Buraya kadar yazdıklarım bireysel teraziye yükleme yapmak üzerine. Bunun tartışılma ve haber yapılma şekilleri hakkında düşünmek için, önce bireysel olarak belli bir fikre sahip olmak gerekir. Demokrasinin gereksinimleri hakkında düşünmek biraz daha bireysellikten çıkarak yapılması gereken bir şey. Zaten bizim iktidarımız da, o çok kıymetli medyamız da, sadece kendi perspektifinden demokrasi çığlıkları atıyor. Kendi gibi olmayanları dışlayan, mahalle maçına almayan ya da top toplayıcı yapan bir demokrasi anlayışı var. Zat-ı muhteremin biri –anlayacakları dil bu- çıkıyor televizyona mesela. Toplumun çeşitliliğe dayanan yapısını çürümüşlük olarak nitelendiriyor. İktidarın kaba etlerinin yalayıcısı olmaktan kesinlikle geri kalmıyor. Bu “lokal portrenin” tamamen toplumun dinden, imandan, ahlaktan uzaklaşan yeni kimliğinin yansıması olduğunu söylüyor. Ne yazık ki bunu tartışırken hiçbir şekilde kapitalizmden, toplumdaki fırsat eşitsizliklerinden, insanlığın doğasından bahsetmiyor. Çoğunluk-çoğulculuk tartışmasına girmiyor bile. Onu oraya koyan adam da “Efenim farklı seslere ve kanaat önderlerine yer vermek demokrasinin bir gereğidir” çakallığıyla işin içinden çıkmaya çalışıyor. Nedense bu farklı kanaat önderleri, çoğunlukla kendilerine televizyonda yeni yeni yer bulan sözde liberal-muhafazakar kimseler oluyor. Amacım bir kesimi etiketlemek ve aşağılamak değil. Bu kodu kullanınca okuyanın kafasında daha kolay bir imge oluşturması sağlanabiliyor. Şimdi sen mastürbasyon da yapmıyorsundur hiç?
Bu şahıslardan bir tanesi de “Sizin kızınız, kız kardeşiniz porno çekse hoşunuza gider mi?” gibi saçma sapan bir yerden konuya giriyor. Bak bir pornodan nereye geldik… Sanki benim ya da herhangi birinin dişi akrabasının ahlaki ya da demokratik seçimlerini tartışmak ve yargılamak bunlara kalmış. Benim akrabamın bu işe girmemesini istemem için öne sürebileceğim tek neden senin varlığındır sayın muhterem! Sen ve benzerlerinin o insanı yargılayış ve etiketleyiş şekillerinden dolayı ufak da olsa bunu istemem. Kafasıyla düşünenlerin edebi de kafasında olur. Ancak sen düşünmek için “oranı” kullanıyorsan…
Bu eleştirilerimden yola çıkıp sabahtan akşama kadar porno izlediğim gibi bir sonuca varanların olacağını biliyorum ne yazık ki. Bilmek bazen en büyük ceza oluyor insana. Mesela yılbaşı gecesi “milletin karısına, kızına” tacizde bulunan kimselerle konuşma imkanım olsa, hepsinin “Elhamdülillah Müslümanım” diyeceğini bilmek, tam da bu yüzden keyfimi kaçırıyor.
Bu sözde skandalı tartışan, sözde gazetecilerden biri nedense tam da aksini bilmesine rağmen, okulun Görsel İletişim Tasarımı bölümünün kapatıldığını söylüyor. Bu meslek bu kadar ucuzladı mı? Gerçekten izleneceği düşünülen her yalan gerçekmiş gibi aktarılabilir mi halka? Bu kişiler, ülkenin en yenilikçi üniversitelerinden olan Bilgi Üniversitesi, toplumsal cinsiyet konferansı düzenlediğinde neredeydiler mesela? Çekilmiş bir porno filmi üç milyon eşcinselin ötekileştirilmesinden daha değerli kılan şey nedir? Çok fazla soru oldu farkındayım. Okuyanın içinden birkaç tanesini bile cevaplamak için düşünmesi bu yazının amacına ulaşmasını sağlar.
Çok güzel filmler geldi bak, ister misin?