Dağılan Osmanlı’dan kalan son parça Türkiye. İslamcılık, Türkçülük, Osmanlıcılık ve birbirine geçmiş bir sürü ideoloji. Biri bitmeden öbürü filizlenen fikirler öbeği. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, bundan bir asır önce bile insanların ortaya attıkları düşünceler, bugünkü temel sorunlar gibi hep kimlik üzerine. 1923’ten sonra yeni bir fikir akımı belirmiş ‘Kemalizm’. Bütün fikir akımlarını kapsayabilecek kadar kapsamlı, bu topraklar üzerinde yaşayan her bireyi mutlu edebilecek kadar hoşgörülü ve özgürlükçü. Zaman içinde yozlaştırılmış, temelini Ziya Gökalp’in Turancılığından, Mustafa Kemal’in devrimlerinden aldığını iddia eden resmi bir ideoloji yaratılmış,. Oysa ki; ortaya kan temelli bir milliyetçilik çıkmış. Devletin bekasının bu şekilde sağlanacağına inanılıp, bir devletin asla çelişmemesi gereken şekilde kendi anayasası ile çelişir hale gelmiş.
ANAYASA MADDE 10 - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kendisini bu günlerde ‘SOLCU’ diye tanımlayan, o dönemde de devletçi ekonomiyi savunan CHP’nin çıkarttığı yasa; VARLIK VERGİSİ http://tr.wikipedia.org/wiki/Varl%C4%B1k_Vergisi-
*Başbakan Saracoğlu, 5 Ağustos 1942'de okuduğu hükümet programında "Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. (...) Biz ne sarayın, ne sermayenin, ne de sınıfların saltanatını istiyoruz. İstediğimiz sadece Türk milletinin hakimiyetidir." VARLIK VERGİSİ kanununun meclisteki açılış konuşması
6-7 Eylül olayları
1955yılında, asparagas bir haber ile kitlelilerin politize edilip, Kıbrıs meselesinde dönemin hükümetinin(DP) masada güçlü kalmak adına tertiplediği, Türk işi dış politika örneğidir.
Olaylar zaman içerisinde kontrolden çıkıp, dönemin Reis-i Cumhuru Celal Bayar’ın kendi silahı ile bir göstericiyi vurmasına kadar gelmiştir. 6-7 Eylül; resmi ideoloji ile beslenmiş insanların, içlerinde istemeden de olsa barındırdıkları, büyüttükleri nefret tohumlarının fiile geçtiği tarihtir.
* -7 Eylül olaylarının olduğu sırada Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görevli olan, 1988-1990 yılları arasında MGK genel sekreterliği yapan Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu'na verdiği röportajda 6-7 Eylül olayları hakkında şu demeci vermiştir.[13]
En önemli soruya geliyoruz; gerek Varlık vergisi, gerek 6-7 eylül olaylarının mağdurları TÜRK değilmiydi? Bu topraklarda yaşayan, kendini Türk hisseden herkes Türk değilmidir? Yoksa orta asyaya gidip kımız içerek yaşamakmı gerekir? Aleviler Türk değilmidir, peki yahudiler, rumlar. İlla müslüman mı olmak gerekir? ‘Ey Türk! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur mudur Türk olmak yoksa ‘Ne mutlu Türküm diyene midir? Biz anlayamadıkta, siz anlatabildiğinize emin misiniz?
Yazar: Bağıran Köşe