Parayı Veren Düdüğü Çalar...









Türkiye’de eğitim başlı başına derin tartışılması gereken bir konu. Geçmişten bugüne devlet politikalarının yetersizliği sebebiyle ülkemizin bir bölümünde çocuklar, gençler modern eğitim standartlarındaki kurumlarda öğrenim görmekte. Güzel ülkemizin bir başka bölgesinde ise ilköğretim bir, iki ve üçüncü sınıf öğrencileri, aynı sınıfta bir öğretmenden faydalanmaya çalışıyor.(ki yakın zamanda çok daha yaratıcı bir çözüme gidildiğini gördük; aynı okulda ki bir 8.sınıf öğrencisi alt sınıflara öğretmen olarak atandı(!)) Barakadan bozma okullarda 70-80
kişilik sınıf, ortada bir soba. Onlar için eğitim almak eksi 20 derecede bir köyden öbürüne yürümek demek. Bu koşullarda devletin sosyal devlet olma gereklerini yerine getirememesi; bundan kaynaklanan boşluğu da başka kurumlar veya kişiler tarafından doldurması kaçınılmaz. Bu kurum veya kişiler, özellikle doğu bölgelerimizde okullar, yurtlar inşa etmekte ve bölge çocuklarına devletin sunamadığı eğitim imkânlarını sağlamaktadır. Bu durumda, devlet otoritesinin nispeten zayıf olduğu, doğu bölgelerimizde bir de eğitim otoritesizliği ile de karşı karşıya kalınmaktadır. 
Günümüze yaklaşıldıkça devletin kendi yarattığı eğitim politikalarındaki boşlukları, bir takım kişiler veya kurumların öncülüğünde gerçekleştirilen eğitim kampanyaları tarafından doldurmaya başladı. Bu kampanyalar elbette ki iyi niyetli ve yapıcı kampanyalardı; ancak her bir yardım kampanyası devletin o bölgedeki aciziyetinin de göstergesiydi. Örneğin bu yardım hareketlerinin en önemlilerinden olan ‘Kardelenler’ hareketi, yurt ve okul ihtiyaçlarına ek olarak başarılı öğrencilerin eğitim masraflarını da karşılamaktadır. Tüm bu destek hareketleri, kuruluşu ve işleyişi itibariyle son derece masumane olsalar da bölgede zaten çok kuvvetli olmayan devlet otoritesinin sarsılmasına istemeden de olsa katkıda bulunmaktadırlar. Bölge halkının gözünde devletin yapamadığını yapan bu kişiler ve kurumlar devletin önüne geçip kendi değerlerini arttırıyor. 
Devlet kampanyaya destek veren pozisyonda olduğu içinde bölge halkı tarafından aciz olarak yorumlanması çok zor olmuyor. Halbuki devlet bu denli mühim olan, asli görevini yerine getirmelidir ki sosyal devlet olabilsin. Sosyal devletin gereğini yerine getirip, içinde barındırdığı toplumlar arasında ayrımcılık yapmasın. Ayrıca devlet bu tür kampanyalar da destek veren pozisyondan, desteklenmesi gereken projeleri üreten noktasına gelmelidir ve bu kampanyaları şu anda gerçekleştiren kurum ve kişilerden destek almalıdır. Ancak bu şekilde bölgedeki ‘aciz devlet’ imajını yıkabilir.
Yazar: "ÖTEKİ" KÖŞE