GÖREMİYORUM



 GÖREMİYORUM… (Dîtin)
         Tarih 10 Şubat 1999. Magazin Gazetecileri Derneği, 6. Objektif Müzik Ödülleri’ni düzenliyordu. Türkiye’nin en ünlü simaları Maslak Princess Hotel’de ödüllerini almak için toplanmıştı.  Gece başladığında herkes önceden yerleri belirlenen masalarına oturmuştu ve sıraları geldiğinde sahneye çıkıyor, ödüllerini alıyordu. Sıra Ahmet Kaya’ya gelmişti. O sahneye çıktığında, bir sonra ki albümünde Kürtçe bir şarkı seslendireceğini ve bu şarkıya klip çekecek yürekli insanların bu ülkede olduğunu bildiğini söylemişti…
           Ahmet Kaya’nın bu söylemlerinden sonra salonda hızlıca yayılan negatif atmosfer, yerini vahşi, ilkel görüntülere bırakmıştı. Bir yandan çatal bıçaklar Ahmet Kaya’ya ve eşi Gülten Kaya’ya fırlatılıyor, bir yandan da salondaki “provokasyon fişekleri” 10. Yıl Marşı’nı söyletiyordu herkese. Konunun ne olduğunu bilmeyenler bile, o “provokasyon fişekleri” yoluyla saldırı
pozisyonlarını alırken garsonlar, Ahmet Kaya ve eşini ellerinde tuttuğu gecenin mönüleriyle siper ediyordu. Ve Serdar Ortaç’ın “Bu Vatan Bizim! Ellerin Değil!” sözleri, salondakilere “vur” emri gibi gelmiş ve bir anda baskı artmıştı. Ardından Ahmet Kaya salondan dışarıya çıkartılmıştı. Çok sevdiğini sayısız kez dile getirdiği ülkesine, bıraktığı son görüntüleri bu olmuştu.
           Evet… Tarih 10 Şubat 1999 yanlış okumadınız. Evet, bahsedilen yer, Türkiye’nin en ünlü sanatçılarının bulunduğu yer, onu da yanlış okumadınız. Hatta daha da acısı, o ünlü sanatçılar, o gece sadece ‘başka bir dilde şarkı okuyacağını dile getiren birisine’ canavarca saldırdı, maalesef onu da yanlış okumadınız.
Şimdi yıl oldu 2010...
           Normalde bu yazının devamında aradan geçen zaman içerisinde toplumun ne yönde ilerlediğini ve geliştiğini, ya da geri gidip gitmediğini tartışmayı düşünüyordum. Evet “tartışmak” kelimesini özellikle seçmiştim yazımdan evvel, fakat bu noktaya geldiğimde tartışılacak pek de bir şeyin olmadığını görüyorum. Olayın üzerinden koskoca 10 yıl geçmesine rağmen, ben ne yapılan bu canavarlığı, ne de bu ülkenin o “canavar” sanatçılarını örnek alan toplumunun gösterdiği gelişme-gerilemeyi görebildim. Belki de benim gözlerim kör oldu da göremiyorum. Belki de geliştiğini, şekil değiştirdiğini düşünenler, “kör” gözler ile bakıyor, pespembe kenarlıklarla çerçevelettikleri dünyalarına. Ve o dünyadan bakıp,  ayıplıyorlar hala, başka bir “güzelliğin”, “çeşitliliğin” güzel vatanımızda kardeşçe yaşama isteklerini. Ulu orta konuşmuyorlar bu mevzuları, kahvelerde çekiniyor millet, karşısındaki acaba ‘az evvel küfür kıyamet konuştuğu etnik kimlikten mi?’ diye. Moralleri bozuluyor, sinirleri atıyor, kestirip atıyorlar hala, onlara düşünmesi bile “vatana ihanet” gelen konu habire açıldıkça televizyonlarda.
          Belki de… belki de ben kör olmuşumdur. Belki ben küçücük bir çocukken, o gece Ahmet Kaya’ya fırlatılan çatal bıçaklardan biri gelmiştir gözlerime.  Galiba kabullenmeliyim… HERKES GÖRÜYORMUŞ, BİR BEN KÖR OLMUŞUM. Peki biri gelip bana anlatabilir mi? Neler olup bitiyor güzel Türkiye’mde? Dinlemek istiyorum arkadaş! “Açılmak” istiyorum arkadaş! Biri gelsin ve bana anlatsın çünkü kör olmuş olabilirim ama sağır ve dilsiz değilim! Unutmayın ki geride kalan duyularımı sizden daha iyi kullanabiliyorum!


Yazar: SERBEST KÖŞE