Cüneyt Arkın’lı yıllar… Kara Murat, Tarkan, Baddal Gazi, Malkocoğlu efsaneleri… Hepsinin ortak paydası, büyük vatansever olmaları. Biz surlardan atlayıp zıplayan, birbirinin aynı filmlerle büyüdük. Hep bir doğru yol gösterilir. Bizans prensi, Ayşe olur masalda biter. Hep mazlumun yanındayızdır. Sinema propaganda aracı olarak da gayet tabi kullanılabilir. Ama bazen toplumsal sonuçlar, infiallerde yaratabilir. O kadar ateşlenmeye müstaitiz ki. Örnek mi? Çok uzağa gitmemize gerek yok. Yıl 78 Maraş katliamını ateşleyen olayın, bir film olduğunu söylesem sanırım kendimi ifade etmiş olabilirim.
Güneş Ne Zaman Doğacak filmi, özellikle milliyetçi-muhafazakar kesim tarafından çok tutuldu. Film; bir Sovyet Rusya’sı köyünde kimin okuduğu anlaşılamayan bir ezan yüzünden Cüneyt Arkın’ın tutuklanmasıyla başlıyor ve olaylar bu eksende gelişiyor. Yakın tarihimiz, bu filmin gösterimi sırasında, sinemaya atılan bir bombanın, 12 Eylül’e giden süreci hızlandıran sebeplerden, en önemlileri arasındaki yerini aldığını söylüyor. Sağ – sol çatışmasını anlatmak değil derdim. Sadece sinemanın, yakın tarihimiz üzerindeki etkisini göstermek istiyorum.
Çok seviyoruz yeni kahramanlar yaratmayı. Şimdi ki de Polat Alemdar. Her sorunu çözen adam. Irak’ta Türk askerinin kafasına çuval mı geçirildi. Sorun değil Polat ağabeyimiz çözer. Politikacıların çaresiz kaldığı durumlarda hep o vardır. Eskiden bir Ayşegül vardı. Onun maceraları bitmeyen bir kitap dizisiydi. Ayşegül okulda, trende, işte, tatilde… Polat Alemdar ve Kurtlar Vadisi’de böyle işte. Bir ara Kurtlar Vadisi Terörü yayına koydular. RTÜK izin vermedi. Nasıl yaparlar Polat ağabeyimize bunu. Fırsat verselerdi terörü de silerlerdi bu topraklardan. Artık bu topraklar dar geldi ağabeyimize. Yardım etmedik mazlum kalmadı tabi. Hadi gel Abduley, gel Memati bir Filistin yapalım şu geminin de bir hesabını soralım demişler.
Şimdi film çıkmadan film eleştirisi yapmayacağım. Bana kalırsa fragman her şeyi belli ediyor ama yinede yapmayacağım. Sadece filmin galasının yapılacağı tarih 27 Ocak 2011. 27 Ocak aynı zamanda, Uluslararası Holokost’u Anma Günü. Holokost’u anma günü, Yahudi soykırımının, sembolik olarak anıldığı haftadır ve bütün dünya’da aynı zamanda düzenlenir. Sizce Kurtlar Vadisi FİLİSTİN filminin ön gösterim tarihi ile, Holokost’u anma gününün aynı olması sizce tesadüf mü?
Aslında her şey, Gemi vakasında Türk hükümetinin aciz dış politikası ile başladı. Filistin’de ki vahşet ayrı bir yazı konusu tabi ki. Biz şu an işin savaş kısmına değil, politik bir olayın asparagas bir diziye hiçbir dayanağı olmadan yüklenilip, Pana film denilen organizasyonun bu işten büyük rant sağlamasıyla ilgileniyoruz. Şimdi de aynı 1978’de olduğu gibi, çabuk ateşlenebilecek bir toplum yapısı mevcut. Film vizyona girdikten sonra, Yahudi cemaatinin nasıl bir duruma düşeceğini kimse düşünmüyor. Kolay değil 20 yaşlarında ki bir çocuk vatanseverliği Polat abisinden öğrendi. Önemle değinmek isterim ki, Türkiye’de etnisite üzerine işlenen cinayetlerin tetikçileri hep 18 yaşının altındadır. Bu filmin yeni yaftalar doğuracağına ve ciddi bir popülâsyonu etkileyeceğine şüphe yoktur.
Bana kalırsa burada İsrail hükümetinin de ağır kusuru vardır. Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde ki bazı sahneleri diplomatik kriz haline getirerek, sınıfta kalmıştır. Bunun basına yansıması da, ardından patlayan alçak koltuk krizi ile zaten ‘one minute’ komedisi ile iyice gerilen ülke ilişkilerini daha da gererek Türkiye’de sevimsiz devlet imajını pekiştirmiştir. Pana film’i de fütursuzca suçlamak yanlış. Burada tamamen akıllı tüccar mantalitesi ile yapılmış, piyasa işi bir film var. Battal Gazi ‘de böyledir Tarkan’da. Asıl sorun, masa başında verilen ödünleri sinema ekranında geri kazanmak isteyen seyirci kitlesi bana kalırsa. Göğsü kabararak sinema salonundan çıkmak. Oradan gidip yeni yaftalar üretmek… Seyirci mutlu, yapımcı mutlu… Yalnız ben çok merak ediyorum büyük oyuncu Necati Şaşmaz’ı ne zaman başka rollerde izleyebilecez? Çünkü ısıtıp ısıtıp aynı yemeği yemekten sıkıldık biraz. Unutmayın ki o tespih sallamayı Polat ağabeyinden öğrenen, ona özenen çocuklar da artık büyüyor…
Yazar: BAĞIRAN KÖŞE