
- =>Ne oğlum o kulağındaki! Çıkar çabuk onu.
- =>Küpe hocam.
- =>Oğlum salak mıyım ben biliyoruz heralde küpe olduğunu!
( Bu arada arkada bekleyen bizler kıkırdayarak diyalogu takip ediyoruz )
- =>Hocam hep takıyorum Osman Hoca’da bir şey söylemedi.
- =>Oğlum sen –hem erkeklerle,hem kadınlarla ilişkiye girenlerden- misin?
(O anda kahkaha kopar, diyaloğun devamında küpe çıkarılır ve okula girilir.)
Evet bu aslında birçok kişi tarafından normal karşılanabilecek bir espri kıvamında olabilir. Ama burada dikkatlerin çekilmesi gereken başka bir nokta var. Bu diyalogtan yola çıkarak oluşturulan genel kanı, bugün başımıza felaketler getiriyor. Tabii bana göre felaket, sizi bilemem!
Manisa’da Necatibey İlköğretim Okulu’nda görevli olan Cuma Toygar’ın, benim o sigara içmek için bakkal arkasına gelen arkadaşımdan ne farkı var? Örneğini verdiğim anının temelleriyle büyümüş ve bunu zihninde ciddi bir konu haline getirmiş bir zihniyetin kurbanı oldu Toygar.
Sınıfta öğrencilerine farklı olma cesaretini vermeye çalışan Toygar, onlara “ders niteliğinde bir ders” vererek kulağına taktığı küpeyle okula gitmeye başlıyor. Veliler, öğretmenler çok memnun oluyor bu davranıştan ve Toygar’a destek oluyorlar.
Zaten çevreye olan duyarlılığıyla bilinen biriydi Cuma Bey. Manisa’da 500 bin atık pil toplayan oydu; atık kağıtlarla okuluna kaynak makinesi, matkap vs. aldıran oydu; topladığı artık pillerden Manisa’dan İzmir’e kadar yol yaparak hem Manisa’yı Guinness Rekorlar Kitabı’na sokup, hem de dünyaya etkileyici bir mesaj vermek isteyen de oydu. Şimdi bir de öğrencilerini cesaretlendiriyordu, fena da yapmıyordu.
Ama “ileri-zekalı” zihin yapısına sahip insanların kepçe kepçe kazana atıldığı güzel ülkemde, sırf küpe takarak ödül almak için valinin karşısına çıktığında, vali tarafından ödülü verilmeyen de oydu. Daha sonrasında okulundan ayrılmak zorunda bırakılarak başka bir köyün okuluna gönderilen de oydu. Hatta gönderildiği okulun bulunduğu köyün muhtarı tarafından, “O küpeli hoca buraya gelmesin, onun adına pek iyi olmaz.” diye tehdit edilen de.
Bugün bunu yaşayan tek mağdur Cuma Toygar mı? Ya eşcinseller, lezbiyenler, gayler, travestiler ve saymayı unuttuğum “azınlık” haline getirilmiş diğerleri? Onlar mağdur değil mi? Onlar da işlerinden olmuyorlar mı? Onlar da toplum içinde tehdit edilmiyorlar mı? Onlar da aşağılanıp yargılanmıyorlar mı? Tabii ki evet, bunların hepsi onların da başına geliyor. Bugün Cuma Hoca’ya gösterilen hassasiyet sadece Cuma Hoca’ya yarar, diğerlerine ise bunlar yapılmaya devam eder.
Yarın öbür gün yüksek muhtemel, bir haberde Cuma Toygar’dan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından özür dilendiğini okuyacağız. Yine muhtemelen daha sonra ne olduğunu anlayamayan yüreği saf öğretmen, Başbakanlıkta ağırlanacak ve boy boy fotoğrafları çekilecek devlet büyükleriyle. Hatta öğretmenler gününde şilt ve plaketler verilecek ona. En küçük öğrencisi koskocaman görkemli bir çiçek verecek ona.
Yani bir diğer deyişle yine bir örtü çekilecek bütün ayıplara. Hep öyle olmuyor mu zaten? Günlük yalanlarla uyutulmuyor muyuz? Öyle kapatılmıyor mu bütün ayıpları bu ülkenin? O yüzden ben ümidi kestim, böyle gelmiş böyle gider. Bu da kulağımıza “küpe” olsun!
Bu ülke ancak “cuma’dan cuma’ya” yol alır böyle hassas konularda!
Yazar: SERBEST KÖŞE