EMEKSİZ KURULAMAZ DEMOKRASİLER


Türkiye’de devlet, sorgulayan vatandaşını sevmez!


       Ben dünya klasiklerini hiç okumadım. 13 yaşımda okuduğum ilk kitap; devlet babamızın bir zamanlar yasak ettiği, okuyanları tutukladığı ve hepsinden önce yazarını hapsettiği ‘Gülünün Solduğu Akşam’dı. Yani benim Madam Bovary’lerim olmadı. Kitaplardan tanıdığım ilk kişiler; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’dı. Kitabı bitirdiğim gün aklımda beliren soruyla devlet babamızın nezdinde ‘Vatan Hainliği’ne giden yolda ilk adımı atmış oldum. O soru; ‘NEDEN?’ di.

       O günden bugüne hala pek dünya klasiği okuduğum söylenemez ne yazık ki. Ancak yine okudum, hala okuyorum; ’78, ’68, 12 Eylül, 27 Mayıs, Ermeni, Rum, Kürt Sorunları… Liste böyle uzayıp gidiyor. İlk temel sorum ‘NEDEN?’ hala duruyor cevapsız bir biçimde. Yanına devlet babamızın benden iyiden iyiye umudunu kesmesini sağlayan daha kompleks ve cevapsız sorular da ekledim; ‘KİMLER YAPTI?’, ‘NEDEN ÖNLENMEDİ?, ‘NEDEN ÖLDÜRÜLDÜLER?’. Bu sorulardan sadece bir kaçı. Sanırım ben artık bir ‘Vatan Hain’iyim devlet babamızın gözünde. Çok soru soruyorum ve bu memlekette çok soru soranı sevmezler.

      Mesela soruyorum; NE OLDU YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTE’Lİ 2 ÖĞRENCİ ARKADAŞA?

      Bakın unuttuk mu onları? Ne yapmışlardı? Bir hatırlayalım; biraz geriden alalım devlet babalarının onlara reva gördüğü At Yarışını (ÖSS olarak bilinir bu yarışın adı) iyi dereceyle bitirdiler. Türkiye’nin iyi üniversiteleri arasında ki bir üniversiteye girdiler. Ancak sonra duruma aydılar; devlet üniversitesinde paralı eğitim alıyorlardı ve bu en düz mantıkla bile sosyal devletle örtüşmeyen bir gerçekti. Onlar da ‘böyle şey olmaz’ diyerek bunun bir sorun olduğunu dile getirme amaçlı sorunun gerçek muhatabına yani bu memleketin başbakanına seslerini bir pankartla duyurmak istediler. Geldik zurnanın zırt dediği yere… İşte onlar için yanlış, bu kararı almak olmuştu. Ne yazık ki, o demokratik gelişmişlik seviyesinde olmadığımızı bir kez daha yaşanan olaylar bize gösterdi. Ne oldu bu genç arkadaşlara? Karga tulumba adeta dövülerek, belki de gerçekten dövülerek (!) gözaltına alındılar yetmedi? Bir de tutuklandılar.

       Görüyoruz ki bu memlekette ortalama zeka seviyesine sahip olan ve birazcık sorgulama dürtüleri bulunduran herkes potansiyel mahkum. Vahim olan nokta şu; sene 2010 sevgili okurlar…  Sene 2010… 12 Eylül’ün üstünden bile 30 yıl geçmiş. Kat edilen mesafe ne yazık ki bir arpa boyu.

       Ama umutsuz yaşayamaz insan ve emeksiz kurulamaz demokrasiler. Hepimiz üzerimize düşen ‘Demokrasi Emeği’ni göstermeliyiz. Kendimiz için değilse bile çocuklarımız için…


Yazar:"Öteki" Köşe