“Geç olsun, güç olmasın” sözü, tembeller için iyi bir geçiştirme yoludur. Zamanında yapılmayan, geç kalınan her şey için bu söz bir anda devreye girer ve güzel bir bahane olur. Fakat bazı şeyler vardır ki hem geç, hem de güç oluyor. Böyle şeylerde onun olduğuna mı sevinsek, yoksa bu kadar geç ve bu kadar zor olduğuna mı üzülsek diye ikilemler yaşarız.
8 Aralık 2010 akşamı Türkiye televizyon tarihinde bir ilk yaşandı ve TRT ŞEŞ kanalında ilk Kürtçe sit-com yayına girdi. Batı ile Doğu'nun, eski ile yeninin, modern ile gelenekselin çatışmasından doğan komik insan hikayelerini anlatan bu dizide, ilk defa kahkaha efektinin arka planda olduğu bir Kürt yapımı izleyeceğiz. İlk defa onları bu kadar neşeli bir şekilde lanse edecek evlerimizdeki televizyonlar. İnadını kırmış bir yayıncılık tarihinde, bu ilk nasıl olsun da bizi mutlu etmesin?
Bu sefer sakın başlamayalım “Geç mi oldu? Güç mü oldu?” sorularını sorup, yine tadını kaçırmaya bu baldan tatlı heyecanın. Bırakalım oradaki oyuncular sanatlarını en güzel şekilde icra etsin, ekran başında olan bizlerde keyifle izleyelim bu diziyi. Kürtçe bilmesek, ne söylediklerini anlamasak bile açıp bakalım bu diziye. Neden mi? Çünkü, aslında yıllardır gülmeye hasret bu güzel kimliği, ulus olarak beynimizin içinde enjekte edilmiş Kürt profilinin dışında izleyeceğiz bu sefer. Onların da ne kadar sempatik ve esprili olduğunun farkına varacak çoğumuz. İlk defa kaşları çatık, her cümlesinde ülke gündemini meşgul eden politikacıların, terörist saldırılarda resimleri geçilenlerin, İmralı’dan mesaj yollayanların dışında bir sima ile karşılaşacak bir çok kişi.
“Mesele” diye gördüğümüz bir etnik kimliğin insanlarının da, aslında bizim gibi farklı farklı karakterlerde olabileceğini idrak edecek çoğumuz. Anlayacaklar ki her insan farklıdır, her karakter kendine hastır. Çatık kaşlısı da vardır, zalimi de, terbiyesizi de, komiği de, sanatçı ruhlusu da, kibarı da…
Yani belki “Komşu Komşu” diyeceğiz yanı başımızdaki güzel insanlara, davet edeceğiz onları bereketli sofralarımıza ve “gel beraber olsun” fikri bürüyecek dört bir yanımızı.
Belki farkına varır bazıları… Belki içlerinden inanmaya başlarlar bu kahkahaları hep birlikte atabileceğimize. İnanırlar hep yarım kalmayacağına bu bitmeyen meselenin. Gitgide içimize kapanıp, biriyle bir şeyler paylaşmaya çekindiğimiz bu dönemde, “Cîran Cîran” ilacı olur bu memleketin belki…
Yazar: SERBEST KÖŞE