
Ayrıca nükleer tehdit var olduğu sürece, Nato'nun da nükleer bir güç olacağı açıkça belirtildi. İttifak bu haliyle, ABD'nin diplomatik olarak isteklerini yerine getiren BM'nin askeri kanadı konumunu almış durumda. Hatırlanacağı üzere füze kalkanı ilk olarak Bush döneminde Polonya ve Çek Cumhuriyetinde kurulmak istenmiş. Rusya’nın itirazları sonucu gerçekleşmemişti. Şimdi bunu Nato tasarısı gibi ortaya koyan ABD, Rusya dahil 28 ülkenin kabulünü alarak projenin meşru zeminini oluşturdu. Füze kalkanı ile artık ABD - Avrupa kendini keskin çizgilerle Asya ve Afrika’dan ayırmış oldu. Belgede açık olarak yazılmasa da kalkan, Ortadoğu’daki ülkelerden gelebilecek, ‘özellikle İran’, balistik füzelere karşı kurulacak. Soğuk Savaş döneminin bitmesiyle, misyonunu tamamlamış olması gereken İttifak, Silah lobisinin de etkisiyle kendine uzun yıllar mücadele edeceği yeni bir alan bulmuş oldu. Soğuk savaş döneminde Avrupa’nın koruyuculuğunu yapan Türkiye, kalkanın en önemli ayağı olarak, yine bu görevi üstlenmiş durumda.
Yeni Konsept belgesi ve füze kalkanı her zaman ki gibi teorilerini de beraberinde getirmiş oldu, Peki acaba her şey göründüğü gibi mi?
Öncelikle Türkiye’nin "Komşularla Sıfır Sorun" politikası doğrultusunda gelişen Türkiye-İran ilişkileri, yakın zamanda "uranyum takası" ve BM'nin yaptırım kararındaki red oyundan sonra oldukça hareketlenen diplomatik temaslar eski durağan haline dönebilir. ABD'nin bu durumdan rahatsız olduğu hatta Türkiye'yi uyardığını biliyoruz. Bu sebeple de Türkiye bu projeye dahil edilmek istenmiş olabilir mi?
Kalkanın sürekli kara kısmından bahsedilse de bir de Karadeniz’de bulunacak olan bir gemi var. Bilindiği üzere ABD'nin 6. Filosu Akdeniz’de konuşlanmış durumda. Fakat hala Karadeniz’de askeri bir donanması yok, proje ile bu da sağlanmış olabilir mi?
ABD'nin ve Fransa'nın en büyük tehdit olarak gördüğü ülke İran. İran’ın son denemelerinde Şahap-3 adlı füzesinin menzili 2000 km'yi buldu. Bu menzil ancak Yunanistan ve Bulgaristan’ı içine almakta. Kalkanın menzili ise 3000 km. Acaba ABD olası bir İsrail-İran savaşında İran’ın füzelerini etkisiz hale getirmek için bu kalkanı oluşturmuş olabilir mi? Ayrıca kalkan füzeleri havada değil de karada ateşlenmeden vurur ise, Türkiye'den vurulan İran karşılık olarak kime cevap verecektir?
2007'den bu yana Türkiye kendi kaderini çizmek için çaba sarf ediyor. ABD ise ortak tehdit senaryosu ile eksenden kayan Türkiye'yi eksenine tekrar oturtmak istiyor. Medyada bu konunun ayrıntılarının yer almaması, Genelkurmayın, muhalefet partilerinin açıklama yapmaması bu kurumların ABD tarafından önceden uyarıldılar mı sorusunu akıllara getiriyor.
Bugünün siyasi ve askeri koşullarında İran veya Ortadoğu’dan bir ülkenin Batıya füze gönderme riskine giremeyeceği, bu güce sahip olmadığı ortada. Ne tür tehdide karşı Füze Kalkanı projesinin oluşturulduğunun aslında pekte bir önemi yok. Projenin içeriği askeri uygulamaları içerse de, her uluslararası andlaşma gibi etkileri tamamen siyasal olacaktır. Yeniden şekillenmeye başlayan Dünya politikaları şuan da en çalkantılı, kritik dönemlerini oynamakta, dengeler bozulmuş durumda. Soğuk savaş döneminde iki büyük güç vardı, Rusya ve ABD, Nato'ya karşı Varşova Paktı. Şimdi ise uluslararası politikalar üreten; Çin, ayrıca ABD hegemonyasını istemeyen AB ülkeleri. Bir de gelişmekte olan Brezilya, Türkiye gibi ülkeler var. Türkiye bu dengelerin kurulumunda alacağı yer; gelecek 20 yıldaki politikasını da belirleyecektir. Füze kalkanına dahil olması, İran'ı tehdit olarak algılaması, böylelikle Avrupa, Afrika ve Orta Doğu’ya Türkiye üzerinden girmek isteyen Çin'e de dur demektir. 2007'den bu yana Türkiye kendi kaderini çizmek için çaba sarf ediyor. ABD ortak tehdit senaryosu ile eksenden kayan Türkiye'yi eksenine tekrar oturtmaya çalışacak.
Tüm bu teoriler bir yana bizler evlerimizde kim ne yemek yapmış, ne kadar azar işitmiş, kimin kutusundan ne çıkmış, kim kiminle nerede el eleymiş, hangi siyasinin dili bozukmuş, kimin kaseti varmış derken, doğu da ve batı da bir çok andlaşmalar, imzalanacak, projeler hayata geçirilecek. Yine kazanan Büyük Kulüp ve Silah tüccarları olacak. Yeni tehditler, yeni silah alımlarını doğuracak. Kutuplaşmaları sağlayacak. Büyük Kulüp istediği gibi yine ülkeleri küresel şemsiyesi altında toplayabilecek. Sanal tehditler, tehlikeler, riskler, gerçek sefaletleri, savaşları, dramları doğuracak. Bizler yılbaşını, cadılar bayramını, sevgililer gününü kutlarken, hiç bilmediğimiz görmediğimiz insanlar evlerine düşen bombalarla kararacak. İnsanlık yine kan kaybedecek.
Yazar: DEMİR KÖŞE