Nereye Baktığın Değil, Nereden Baktığın Önemli! TRAVESTİLER

 Kimilerine göre;
           Hırsızdan, tinerciden, seri katilden bir farkı yok onların. Kimilerinin fobisi haline gelmiştir, göremezler bile onları. Kimileri ise nefret eder onlardan, gördüklerinde laf atar, hatta bazıları canlarını alır.

Bana göre;
          Yanlış bir bedenin içine hapsolmuş bir ruh… Özgür bırakılmak istenen, ama kendi kendini kapana kıstırmış cinsel dürtüler… Çalışmak, aç açıkta kalmamak içinde seks işçiliğine başvurmak zorunda kalmış travestiler…

          Kimi üniversite mezunu, kimi küçük yaşta evinden sırf tercihleri yüzünden kaçıp başka bir şehre yerleşmiş, kimi uyuşturucu bağımlısı, kimi alkolik… Ne kadar ilginçtir ki, toplum tarafından bu kadar aşağılanan, erkekler tarafından bu kadar alay konusu olmuş bir grup, günümüzde her gece ortalama 30 erkekle birlikte olarak para kazanıyor.  Seks işçisi olarak çalışan her travesti başına 30 ERKEK… Evet, tam da büyük harflerde yazıldığı gibi, tarifini çok başka yere taşıyan, anlamını çoktan yitiren ifadelerle tanımlanan erkeklikten bahsediyorum. Zira bizim toplumumuzda erkek; sert görünümlü, takım elbiseli, ‘kaba sözcükler sözlüğü’ çok geniş, futbol maçlarını seven, hanımına elinden geldiği kadar maçoluk yapan zat’tır.


          Bizim insanımız kimin ne kadar kazandığını hesaplamaya meraklıdır. Ne yalan söyleyeyim, 30 erkekten bahsedildiğinde, ben de ortalama bir aylık para hesapladım kendi kafamdan. Şakası yok, kazanılan para çok büyük… Ama gel gelelim ki o parayı huzur içerisinde harcayabilecekleri bir ortam bile yok.

          Diyelim bir travestinin karnı acıktı. Her restorana gidip keyif yapamaz. Maazallah, “erkek” biridir restoranın sahibi, almaz onu içeriye. Ev mi kiralayacak? Ev sahibi “erkek” ise yandı… “Normal” insanlara 100 Lira ise onlara 300 Lira, işlerine gelirse. Sevgilisiyle gece kulübüne gidip sarhoş olup ez kaza öpüşmeye mi başlayacak? Eyvahlar olsun! Kıyamet kopar, kaslı, saçları jöleli, sert bakışlı güvenlik “ağa”beyler tekme tokat dışarı atar onları. (Varsayımlardan yola çıkılarak verilen örneklerin hepsi defalarca yaşanmıştır! Ortada kişisel düşünceler ve fantezilerle kurgulanmış bir masal yok. )

“Yahu “normal” doğmadılar… “Normal” yaşayamadılar… Böyle hayat olmaz olsun” mu diyordunuz? Pardon! Duyamadım da…

          Aslında gayet iyi duydum… Ama müsterih olun, çünkü onların ölümleri de genelde alışılagelmiş şekillerde olmuyor. Ya bir otoban kenarında bıçaklanmış oluyorlar, ya da suratlarına kezzap dökülmüş… İşte böyle bir hayattan bahsediyorum sizlere. Sadece biyolojik olgularından dolayı yaşadıkları olaylardan..     

          Yalnızca bir dürtünün, insan hayatı üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden… Eğer travestiler ve onlar gibiler, “farklı” görülüyorsa bu dünyada, hala farkına varılmadıysa onların, hala öteki sınıfında tutuluyorsa travestiler ve ortalıkta travestileri “normal” hayata döndürebilmek için tedavi merkezleri açılıyorsa, BATSIN BU DÜNYA!

          Batsın! Batsın ki temizlensin bütün pislikler o taşkın suyun içinde. Akıtsın bütün zehrini mikroplar, arınsın bedenlerimiz “virüslü” düşüncelerden. Batsın ki kurtulalım bu dilemmadan!.. Çünkü onlar bu dünyada yaşıyorlar, bizim onları bir an evvel fark etmemizi bekliyorlar, her ne kadar umutlarını kaybetmiş ve (çoğu) vahşileşmiş olsalar bile… Batsın ki, aşağılayıp yerin dibine soktukları “hapsedilmiş bedenler” ile sapık dürtülerini tatmin edenler de, düşünsünler “Ne halt yemişiz biz?” diye..

NOT: Bu yazıya cevap vermek isteyenler oldu. Cevap hakkını kullanmak isteyen herkes, yazılarını yazilikose@gmail.com adresine gönderebilir. Yazılarınız (içerisinde aşağılayıcı, küçük düşürücü ve küfür bulundurmayan) kesilmeden ve üzerinde oynama yapılmadan yayınlanacaktır..

Yazar: SERBEST KÖŞE