TÜRK OLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

           Köşe kapmaca ekibi bana, bizim sitemize yazar mısın dediğine,  ilk önce onlara ne yaptıklarını, neye karşı olduklarını ve neden bunu yaptıklarını sordum. Bu adamların bir amacı vardı; bu topraklara yerleşmiş kalıcı nefreti, nefret eylemlerini ve nefret söylemlerini bir bir afişe edip, olmaması gerektiklerine inandıkları her şeye dil uzatmaktı. Sordum onlara ‘siz bu nefretten nefret ediyor musunuz’ diye. Onlar “biz nefretten nefret etmiyoruz, biz barışı seviyoruz” dediler. Aslında ikimizde aynı taraftan bakıyorduk; ama onlar sevgiyle bakıyordu, ben nefretle bakıyorum. Bu nefreti yapan, uygulayan ve dile getiren herkesten nefret ediyorum. Açıkça da söylemeliyim ki aşağıda okuyacaklarınız benim yıllardır bastırmış olduğum, nefrette olan nefretimdir.


             ‘Ne mutlu Türküm Diyene!’. Türkiye’de hangi dile,dine,en önemlisi ırka mensup olursanız olun ortalama 7 yaşından beri bildiğimiz en meşhur Atatürk sözüdür bu. Okula başladığımız günden itibaren ‘TÜRKLÜĞÜMÜZ’le mutlu oluyoruz her sabah, her akşam ,her gün… hatta Türk olmasak  bile… öyle olmak zorunda, Ermeni’ysen, Rum’san, Kürt’sen ve bunun farkındaysan ‘mutluluk’ sana haramdır. Çünkü her sabah avazın çıktığı kadar bağırmak zorundasındır ; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Diye. Bazı çocuklarımız söylediklerinin hiç farkında olmadan bu sözdeki TÜRK’ü KÜRT diye değiştirir, mekanizmalar çalışır. O çocuklar ilkokul çocuğu değildir artık öğretmenleri için potansiyel bölücü tehdittir. Cezaları hemen kesiliverir.

           Türklük çok kolaydır bu memlekette; doğduğun andan itibaren Türksündür. Adın; Hasan da olsa, Musa da, Hrant’ta ya da Ari hiç fark etmez sen Türksündür ve bununa gurur duymalı çok mutlu olmalısındır. Es kaza Türk değilim deme cürrettini bulursan,artık sen bölücüsündür,zararlı maddesindir. İmha edilmen gerekir; imhanı da ‘çok mutlu’ Türkler üstlenir ve işi halleder.

          Asimile planları yapılır üzerinizde ‘nasıl olur da bunları TÜRK yaparız?’ diye tartışırlar kapalı kapılar ardında sanki hadleriymiş gibi. Alırlar sizi evinizden barkınızdan, başka yerlere başka diyarlara sürerler. Komşularınızdan koparırlar,olması gereken ‘Mutlu’ komşular verirler size. Bundan sonra başka dil,din,ırk yok senin için; bizim gibi olacaksın derler. Olmasan ölürsün,olmasan sürülürsün…

           Sen devletini de sevemesin haddini bil! Kabullenmiyorsan Türk’lüğü devletini sevmek ona asker,polis,hakim-savcı olamasın. Zararlı maddeler giremez bu devletin mekanizmalarına.

           Git ticaret yap sen, ama onun da tadını kaçırma öyle tepelere çıkma! Oralar Türklere rezerve, cüret edersen dükkanlarını yağmalarlar, kırarlar camlarını, evini basarlar. Gönderirler seni topraklarından.

           Başka işler, başka yollar seçebilirsiniz kendinize. Gazeteci olabilirsiniz mesela. Aman dikkat yine haddini bileceksin! Öyle her istediğini,her yerde söyleyemesin yani olması gereken gazeteci olamasın, onlar nasıl isterse öyle gazeteci olabilirsin. Yoksa… çıkar 2 çapulcu hayatında en son okudukları cümle; ‘Ali ata bak’ olan 2 ‘çocuk’ kalleşçe sırtınızdan vurur sizi şehrin göbeğinde.

          Yapma Hrant abi! Yapma Hiram amca, yapma canım kardeşim Mihalis. Sorma sorgulama buraları. Sen en iyisi Türk ol, Mutlu ol. Yaşasın Türk olmanın dayanılmaz hafifliği!

Yazar: "ÖTEKİ" KÖŞE