GEMİNİN YÜKÜ AĞIR:NEFRET

O gemi, bu gün geldi ayrıldığı limana. Tıpkı İsrail’e yolcu edilirken olduğu gibi binlerce insan Sarayburnu’ndaydı. Meydandaki herkesin yüzünden, gözünden İsrail’e duyulan nefret okunuyordu. Üç saat içersinde konuşabildiğimiz her vatandaşla konuşmaya çalıştık. Sorularımızın en can alıcısı belki de; “İsrail sizin için ne ifade ediyor?”du. Aldığımız yanıtlar beklenmeyen yanıtlar değildi elbette, ancak beklesek de yanıtlar ürkütücüydü; onlar katildir, insanlık düşmanı, İslam’ın en büyük düşmanları vs…
Nefretin kime duyulduğunun önemi yoktur. Nefretin her türlüsünün barışa ve huzura zararı çok büyük olur. Bugün Sarayburnu’nda Mavi Marmara’yı karşılayan kitlenin dilinden düşürmediği slogan neydi dersiniz; barış? Kardeşlik? Mavi Marmara, Filistin’e doğru yola çıkarken barışın simgesi olma hedefi ile yola çıktı, bugün gelinen noktada o, Yahudi nefretinin simgesidir. Elbette ki kimse durup dururken bir başka ülkeye nefret beslemez. Bugün nefretin en önemli sebebi şüphesiz ki; devlet terörüdür.

Hiç aklı başında insan yok muydu o meydanda? Elbette vardı, konuştuğumuz birkaç kişiden aldığımız yanıtlar şu çerçevedeydi: “İsrail’in yaptığı devlet terörüdür. Ancak Yahudileri bundan sorumlu tutamayız.” Orada duyduğum en olumlu yorumdu bu. Atlanmaması gereken bir başka nokta var; bugünkü nefretin bu denli yönsüz olmasının en önemli sebeplerinden biri de bugüne kadar yapılan çoğu haberde Mavi Marmara’da yaşananların toplu bir Yahudi eylemi olduğu şeklinde yansıtılmasıdır. Nefretin boyutu çok yüksekti, ancak meydandan ayrılırken aklıma gelen ilk soru şu oldu: Bu meydanda bir Musevi vatandaş olsaydı neler yaşanabilirdi? İşte Mavi Marmara destekçilerinin gerçek sınavı bu olurdu. Oradaki nefreti haklı bulabilirsiniz. Evet, bir devletten, o devletin yaptıklarından, o devletin başkanından nefret edebilirsiniz. Peki, o devleti oluşturan tüm vatandaşları bu suça ortak etmek?

Mavi Marmara ne yazık ki yola çıkma hedefinin tam tersi noktasında geri döndü Türkiye’ye. Gemi şarkılarla, türkülerle uğurlandı. Ancak kanla, nefretle döndü İsrail’den. Toplumlar birbirlerine işte böyle düşman oluyorlar ne yazık ki. Devletlerin basiretsizlikleri insan hayatlarına mal oluyor. Kaybedilen her insan, toplumları daha çok bölüyor, birbirinden daha fazla uzaklaştırıyor.

Bugün o meydandaki nefret bana başbakanın Davos çıkışından sonra düşündüklerimi hatırlattı. Türkiye’de tam 17.000 Musevi vatandaşımız var, ben bir Musevi değilim, ancak bu nefretin hedefi biraz daha kayarsa onların başına herhangi bir şey gelip gelmeyeceğini kimse bilemez. Gelmez demeyin, 6-7 Eylül derim, Kahramanmaraş derim ve listeyi daha da uzatabilirim. Nefret söylemi ne yazık ki bugün Sarayburnu’ndaydı. Umarım nefret fiile dönüşmez. Umarım ölümler kınanırken, başka yerlerde başka sebeplerden ölümler olmaz…

Yazar: "ÖTEKİ KÖŞE"