OYNATMAYA AZ KALDI, DOKTORUM NEREDE?

Dokuz ay beklersin annenin karnında hayata gözlerini açana kadar. Bazıları özel hastanede, bazıları devlet hastanesinde doğar bazılarının hastaneye gidecek durumu bile yoktur, köylerde ebeler doğurtur. Gözünü açtığın ilk saniyeden itibaren aslında devletle sözleşme imzalamışsındır. Nedir bu sözleşmenin hükümleri? Okuyacaksın, büyüyeceksin, devlete vergisini veren, ülkene faydalı birer birey haline geleceksin. Devlet de buna karşılık sana yaşam hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi temel haklarını verecek.
 Bu açıdan bakıldığında ne kadar da güzel gözüküyor değil mi? Ancak tabiî ki durum her zaman bu kadar güzel olmuyor. Hava sıcaklığının sıfır derecenin altında olan doğu illerimizde, okula gitmek için yol bile olmayan köylerde, karların arasından geçerek zor koşullar altında yürüyen öğrenciler var. Eğitim hakkını verdin; ama her şey burada bitmiyor. Sen o öğrencilerin okula gitmesi için yol yapmıyorsan o eğitim hakkı neye yaradı? Ülkesine faydalı birey olmasını istediğin insanlar, okullarına gidebilmek için her gün binlerce zorlukla uğraşıyorlar.
Büyük şehirlerimize baktığımız zaman durum biraz daha iç açıcı olsa da tabii ki yine de süper değil. Okullarda kalabalık sınıflar, en ufak olaydan rant sağlamaya çalışan müdürler var. Günlük hayatta okula bu koşullar altında gidin gelin ama sakın ha hasta olmayın, eğer hasta olursanız o zaman yandınız! Bu karda kıyamette, hasta halinizle binlerce insanın olduğu hastanelerde sıra beklemek zorundasınız. Eğer iyi muamele görmek ya da beklemeden tedavi olmak istiyorsanız o zaman da özel hastanelerden faydalanmak zorundasınız ki onlardan da özel sağlık sigortası olmadan faydalanmak isterseniz ocağınıza incir ağacı dikerler.
Onur Duvarcı, Tekirdağ Çorlu’da yaşayan 15 yaşındaki kalp hastası bir gençti. Tedavisi için hastaneye gidiyor ve aslında acil gerçekleşmesi gereken kalp ameliyatı için ileri bir tarihe randevu veriyorlar. Mecburen randevu tarihini bekleyen Onur, aradan zaman geçtikten sonra arkadaşlarıyla birlikteyken fenalaşarak yere yığılıyor. Kalbi durarak hayata veda ediyor.
Bir ütopya kursak ve Onur’un bu sorumsuzluk yüzünden kalbinin durmadığını varsaysak neler olurdu: Onur hastaneye gider 3 ay sonraya randevu verirler, arada sırada fenalaşır, hastane köşelerinde sürünür, uzun kuyruklar bekler sadece 3 dakika doktorla görüşebilmek için. Belki yeşil kart alır eğer kalbi durmazsa ameliyat olur; ama çok geç kalındığı için iş göremez hale gelir ya da Prof.(!) doktorların sorumsuzluğu yüzünden yanlış ameliyat kurbanı olur. Lotodan 6 yakalama ihtimali kadar düşük bir ihtimalde de turp gibi ülkesine çok faydalı bir insan olurdu.
 Belki Onur, ileride bu ülke için çok faydalı bir birey olacaktı! Belki geleceğin doktoru, mühendisi, hatta belki başbakanı olacaktı! Ama doğduğu gün altına imza attığı sözleşmedeki maddeleri karşı taraf tam olarak uygulamadı.
Söylemeye çalıştığım, sadece bu devletin vatandaşlarına vermesi gereken esas hakları hiç vermediği değil, tam olarak vermediğidir. Tabiî ki her birey de ülkesine, devletine faydalı olmuyor. Benim derdim; o sözleşmedeki maddeleri her iki tarafında tam olarak yerine getirmesidir. Durum bu şekilde olsa belki Onur çoktan tedavi olmuştu…

Yazar: ÖZGÜR KÖŞE