Sağ – Sola vuruyor, Kolektif Yumurta Şenliği Güme Gidiyor

         Geçen hafta bayağı hareketli geçti. Başrolde siyasetçiler ve protesto tahammülsüzlüğü vardı. Dayak yiyeni de vardı, karnındaki bebeği düşüreni de. Protesto eden hep suçlandı. Faşist diyen de vardı, Ergenekon tertibi  de. En sonunda öğrencilerin üzerindeki kara lekeyi devlet büyüklerimiz kaldırdı; “Zaten onlar öğrenci değilmiş.” Düşen bebeğin de sebebi bulundu. Annenin ne işi vardı protestoda? Derin bir normalleştirme havası hakimdi. Protesto edersen döveriz…

         Dolmabahçe’de Başbakan Erdoğan’ı protesto etmek isteyen bir grup… Daha varamadan kendilerini bekleyen çevik kuvvet... Coplar çıkar, çıktımı da geçmiş olsun. Vur Allah vur. Sık ağzına biber gazını, biraz da döv. Akıllanmayanları topla, merkezde şekillendiririz onları. Fıkra gibi değil mi?
Protestonun faturası, daha doğmamış bir çocuk... Sağlam bir şekilde gözaltına alınan, iş görmez raporuyla oradan çıkan öğrenciler... Türkiye’deki ileri demokrasi mağdurları onlar. İleri demokrasi iddiasındaki büyük mucit; polislere sahip çıkmış. Sahip çıkarken keşke, “Demokrasi devrimi yapacağım, devrimler de kansız olmaz.” gibi garip cümleler kursaydı. En azından söylediklerinin yüzde onunu anlayan kesim, belki sözlerini duvarlara asarlardı.

         Öğrenciler yılmıyor. Edepsiz bunlar. Akılsız, Beyinsiz... Yanlış anlamayın, bunlar benim sözlerim değil. Burhan Kuzu, kendisine atılan 120 yumurtadan sonra bunları söylüyor. Devam da ediyor; “68 kuşağı, ‘78 kuşağı dünyanın dayağını yedi hala akıllanmadı.” Bunu söyleyen, Türkiye Cumhuriyeti’nde bir anayasa profesörü. Her şeyin başında bir milletvekili. Dayak yiyenin akıllanması gerektiğini savunan değişik bir bakış açısı. Şimdi yumurtalı protestoyu savunmayacağım ama dayak yiyen akıllanmamış da, yumurta yiyen akıllanmış mı?

         Süheyl Batum; o daha enteresan bir çıkışta bulunuyor. “Faşist bunlar.” diyor. Sonra ne yaptığının farkına varıyor, belki de yukarıdan uyarılıyor. “Öyle demek istemedim, gelen konuğu konuşturmamak faşistliktir” diyor. Sonra, benim öğrencilerim böyle bir şey yapmaz, zaten onlar da öğrenci değildi anlayışıyla olaydan sıyrılıyor. Hemen siyaset malzemesi yapıyor. Kamer Genç durur mu? O da gülerek, Sayın Kuzu’ya geçmiş olsun ziyaretine gidiyor.
“Anne karnında ölen çocuğu konuşan yok mu?” dediğinizi duyar gibiyim. Tabii ki yok. Türkiye’de ölenle ölünmez, kalan sağlar bizimdir anlayışı hâkim. Peki, iç politika malzemesi etmek bitti mi? Ona da tabii ki hayır. ‘68 Kuşağı hala akıllanmadı sözüne, jet yanıt Devlet Bahçeli’den gelir. “Her Mhp’li 24 kişiyi ikna ederse iktidar oluruz” sözünün ütopikliğini anlamış olacak ki, iç politika yatırımı yapıyor: Tabanına oynayıp, solcular akıllanmaz sözünü vurguluyor. Sonra siyaseten suçlu bulunuyor. Bunlar Doğu Perinçek’in adamları. Nasılsa Silivri’de adam çürümüş. Adalet onu akıllandırmıştır, yıkalım üstüne. Tam, bir deli kuyuya taş atmış hikayesi…
         Medya bunun neresinde? Tam göbeğinde. Memlekette ne kadar entellektüel varsa, doğru protesto nasıl yapılır dersi verir hale gelmişler. Kimi çıkmış konuşturmamak olmaz diyor, kimi masalara vursalardı diyor, kimi de karikatür çizselermiş diyor. Olaya “taş atan çocuklara af yasası” olarak bilinen yasa bile karıştırılmış durumda. Nasıl bir bağlantı kurabildilerse, alkış gerçekten... Büyük bir bilgi kirliliği... Kimse resme tepeden bakmıyor ya da bakmak istemiyor. Doğru protesto diye bir şey olmaz; çünkü burada protestonun her türlüsü sakıncalıdır. Masaya vurulsa, masaya vuran eller kırılır, karikatür çizilse, resmi çizenlerin okulla ilişkileri kesilir. Bunun adı sadece protesto tahammülsüzlüğüdür.

         Öğrencilere de kızgınım aslında. Ne söyledikleri belli olmayan bir protestoya imza atmış durumdalar. Ne yapmak istediklerini bilen yok. Konuşturmamaya ben de karşıyım. Keşke konuşmacı sözünü bitirince “yumurtlasalardı”. Belki o zaman ne istediklerini anlatabilirlerdi. Kimse protestonun sebebini bilmiyor, farkında mısınız? 120 yumurta, anne karnında ölen bebeği gölgelemiş durumda. Devlet nerede? Kimi iç politika malzemesi yapıyor, kimi evde de saçıma sürüyorum diye dalga geçiyor, kimi de “Aslan polisim, bu bir sivil itaatsizliktir” diyor. Böylece sağ, sola vuruyor, 1. Kolektif Yumurta şenliği de güme gidiyor.
Ben bir öneriyle geliyorum; bir öğrenci meclisi kurulsa, her ay mecliste grubu olan partilerin liderleri bu meclisi ziyaret etmek zorunda kalsa, orada protestoyu da, gençliği de, sorunu da dinlese diyorum. Sonra arkama yaslanıp, “Saçmaladın! Bunlar, mucidin ileri demokrasi tanımında yok.” Diyor, belki daha ileri demokrasi tanımına girer diye dua ediyorum…

Yazar: BAĞIRAN KÖŞE