Cumhuriyet Halk Partisi, Baykal’dan sonra yaşadığı değişimle Türkiye’nin gündemine oturmuştu. Ardından partide yaşanan köklü değişimle birlikte (Önder Sav’ın gönderilmesi,il-ilçe başkanlıklarında yaşanan değişimler vs.) toplumun gözü yeni CHP’nin üzerindeydi. Hala öyle olduğunu söylemekse, kanımca zor. Kılıçdaroğlu ve yönetimi, geçtiğimiz dönemde yeterince sağlıklı bir sınav vermiş midir, tartışılır.
Genel başkan olduğundan beri sayın Kılıçdaroğlu’nun vurguladığı bir politika var: “CHP bundan sonra halkın partisi olacaktır.” Böyle mi olmuştur?
Beraber düşünelim. Genel seçime şunun şurasında, 5 ay gibi çok da uzun olmayan bir süre kaldı. Seçim arifesinde, CHP’nin halka inme adına neler yaptığını düşünecek olursak aklımıza çok da bir şey gelmiyor. En yakın süreçte “yeni yıla madencilerle girmek” gibi bir etkinlik yaptılar -ki bunun da halk nezdinde ne kadar samimi karşılandığı şaibelidir.- Halktan birisi olduğunuzu vurgulamak için kafalara "kasket" takmak yeterli midir? Takdiri size bırakıyorum. Kanımca CHP’de iktidar el değiştirmiş, ancak kafalar aynı kalmıştır. Her geçen gün, Cumhuriyet Halk Partisi’nin asıl ve daimi hedefinin "muhalefet kalmak" olduğuna olan inancım daha da güçleniyor. Söylemleri ve yaptıklarını iyi analiz edersek gördüğümüz; CHP’nin geniş halk kitlelerinin istekleri doğrultusunda değil de "Sahil"in isteklerinin doğrultusunda bir tavır takındığı olacaktır. Bunun en önemli örneklerinden biri, geçtiğimiz hafta içi yaşandı: Hürriyet’in olaylı bir şekilde gazeteden uzaklaştırılan eski baş yazarı Oktay Ekşi, Cumhuriyet Halk Partisi saflarına katıldı. Rozetini de Kemal Kılıçdaroğlu kendi elleriyle taktı. Ekşi’nin gazeteden uzaklaştırılmasını tasvip ediyor da olabilirsiniz, buna çok büyük bir nefret besliyor da olabilirsiniz. Ancak Oktay Ekşi, özellikle son gazete olayından sonra bir kesime "mal"olmuş bir yazardır. Aynı Emin Çölaşan gibi.
Bu iki yazar da "ulusalcı" kitlenin çok sahiplendiği yazarlar olmuşlardır. Bu yazarlar "sahil" yazarları olmuşlardır. Ekşi’nin CHP’ye katılması zaten elinde olan "sahil"lere bir mesajdır: "Biz el değiştirdik, ancak kafamız hala aynı." denmiştir. Söylemleriyle tutmayan bir davranıştır. Söylem neydi, tekrar hatırlayalım: "Biz halkın partisi olacağız, halka ineceğiz." Şimdi size soruyorum: Oktay Ekşi, bu çerçevede yapılmış bir transfer midir? Yoksa halka inmeyi başaramayan bir partinin, bari elimizdeki "elit"leri kaybetmeyelim kaygısı mıdır?
Ayrıca önceki yazımlarında da bahsettiğim bir olgu vardı: Medyadaki basiretsiz, ayarsız gazeteciler... Oktay Ekşi’yi de bu kefeye koyamaz mıyız?
Sevgili okurlar; bir ülkenin başbakanını, hükümet kadrosunu beğenmeyebilirsiniz ancak eğer bir gazeteciyseniz, eğer bir takım çevrelerin kalemşörü değilseniz, ülkeyi yönetenlere ne olursa olsun hakaret etmemeniz gerektiğini bilmek durumundasınız. Şimdi soruyorum size: "Analarını bile satan o zihniyet" bir hakaret değil midir? Bu sözün Hayrunnisa Gül’e "eğreti gelin" demekten ne farkı vardır? Her ikisi de hakaret değil midir? Ve bu noktada CHP’nin Ekşi transferini değerlendirelim: Cumhuriyet Halk Partisi, Oktay Ekşi’nin bu satırlarını tasvip mi etmektedir? Yani CHP, önümüzdeki süreçte başbakana, bakanlara ya da kabineden herhangi birine hakaret etmiş kişilere kapılarını mı açmıştır?
Hükümet hakkında ne düşündüğünüz, sevip sevmediğiniz önemli değildir. Burada bahsi geçen konu; hakarettir. Ülkenin yöneticilerine elbette ki eleştiride bulunmakta bir sakınca yoktur, ama her şeyin olduğu gibi, bunun da bir düsturu, bir üslubu vardır. Eleştiri, Cumhurbaşkanı'nın karısına "eğreti gelin" demekle ya da kabineye "Bunlar analarını bile satar." demekle olacak iş değildir. Bu satırlar, bir gazetecinin kaleminden dökülmemelidir, bu satırları yazan bir kişi; ancak bir partizan olabilir. Bir partizanın eleştiri süzgecinin de; ne derece güvenilir olduğu tartışmalıdır, şaibelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi, bu satırları yazdıktan sonra Hürriyet’ten uzaklaştırılan Ekşi’yi parti bünyesine katmakla ve bunu da adeta bir gövde gösterisine çevirmekle, aslında hedefinin bir "Halk Partisi" olmak olmadığını göstermiştir. CHP’nin derdi, hala "sahil"lerde kalmak, sokak aralarına girmemektir. Oktay Ekşi transferi, size ancak "sahil"lerden oy kazandırabilir. Sokaktaki adamın derdi, Oktay Ekşi’nin hangi partiye gittiği değildir. Bu hareketinizle, halka inemeyeceğiniz gibi, rakiplerinize de kullanılması önemli bir koz vermiş oluyorsunuz. Başından beri CHP’deki değişimi takip etmiş ve hala da takip etmekte olan biri olarak, son zamanlarda gördüğüm tablo; CHP için iç açıcı görünmemektedir. Önümüzdeki süreçte neler yaşanacağını hep birlikte göreceğiz.
Yazar: "ÖTEKİ" KÖŞE
Yazar: "ÖTEKİ" KÖŞE