Türkiye’de bir protesto dalgası almış başını gidiyor. Korkulacak bir şey protesto bizim ülkemizde, oysa ki çok seslilikten zarar geldiği görülmemiştir tarihte. Protesto yüzünden doğmamış çocuk öldü bu ülkede. Yumurtalar havada uçuştu. Evimizde devamlı açık olan o görüntülü radyo korkuttu yine gözümüzü. En son darbeyi Engin Ardıç vurdu. Salladı ‘68 kuşağına, “mankafa” dedi öğrencilere. Herkes öğrenciler zapt-ı rap edildi sanarken, bir haber geldi Sarıyer Behçet Kemal Çağlar Lisesi’nden…
Behçet Kemal Çağlar Lisesi’nde değişik bir protesto eylemi yaşandı. Birkaç mankafa(!) -Engin Ağabeyimize selam olsun- protesto etti kantini. Hem de ellerindeki son derece kuvvetli silahlarıyla; simit! Allah’tan kahraman bir müdür yardımcısı var okulun. Soğukkanlılığını koruyup, olaya müdahale eden adamın adı: Sait Arı. Bu mankafa öğrenciler, akıllarınca kantin fiyatlarını protesto edeceklermiş. Evlerinden yemek getirmeye başlamışlar, bir de utanmamışlar, aralarında para toplayıp okulun içinde simit dağıtmışlar. Bakın dikkat çekiyorum; satmamış mankafalar, dağıtmışlar. Kahraman müdür yardımcımız hemen müdahale etmiş Allah’tan. Nereden bilecekti Sait bey, simitlerin içinde uyuşturucu olmadığını. Tek derdi öğrencilerinin rahatı olan bu adam, kimse mağdur olmasın diye can sipare dağıtım masasına koştu, paylaşma masasına saldırıp simitleri dağıtmaya, parçalamaya çalıştı. Birçok simit, parçalanıp yere düşünce tehlikenin geçtiğini düşünmüş olacak, bir nara atıp; "Burası sizin babanızın çiftliği değil!" diyerek odasına gitmiş. Baktı kendisi gibi duyarlı başka adam yok koskoca okulda, içerideki simit dağıtan canavarlardan korunmak için polisi aradı. Polis’in zaten canına minnet(!) Öğrenci ve polis bir aşk filmindeki zengin kızıyla, fakir gururlu genci gibiler Türkiye’de. Aslında, imkânsız olması gereken aşk onlarınki. Çağdaş ülkelerde hiç yan yana gelmeyen bu ikili, bizde hep yan yanalar. Yeşilçam güzelliği işte… Polis hemen müdahale etmiş okula. Üç lise öğrencisini gözaltına almış. Suçları sabit görülmüş: Ruhsatsız simit bulundurmak ve dağıtmak! Ertesi gün, polis kapıda beklemiş bütün gün. Her giren öğrencinin üstü aranmış, suç aleti yiyeceklere el konulmuş. Yazarken bile ne kadar güvenli bir ülkede yaşıyoruz diye şükrediyorum gerçekten.
CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, ziyaret etmiş okulu. Okul bahçesinde öğrencilere simit, meyve suyu ve Atatürk'le ilgili kitaplar dağıtmış Soysal. Olaylar olmadan önce, kantin fiyatlarıyla ilgili yasal düzenleme önergesi vermek aklına gelmemiş muhalefetin. Ama prim yapmak iyidir. Koşun Sarıyer’e, sahip çıktık deriz çocuklarımıza. Ama o da ne! Bu çocuklar arsız, fütursuz. Koskoca Çetin Soysal teşrif etmiş, onlar onu da protesto etmiş. Soysal'a "Boykot üzerinden reklam yaptığını” söylemiş çocuklar. Çetin Soysal da biraz meyve suyu, biraz Atatürk kitabı dağıtıp, doğru müdürün odasına gitmiş. Polis ablukaya almış okulu. Sanki örgüt evi orası. Dışarıdan su getirmek suç. Hani derler ya; kuş uçsa haberimiz olur, işte öyle bir şey yaşandı Sarıyer’de. Sonuç mu? Kantin fiyatları düşürdü. Simit dağıtan öğrenciler serbest bırakıldı.

İyi ki varsın Engin Ardıç…
Yukarıda yazılanlar ne kadar komik değil mi? Yaşanan olay, basit bir protestoydu sadece. O kadar tahammülsüzüz ki protestoya, o kadar sevmiyoruz ki eleştirilmeyi, bir lisede yaşanan ufak bir kantin protestosunu bile polisle bastırmaya çalışıyoruz. Sonra da çıkıp özgürlük, demokrasi, çok seslilik masalları anlatıyoruz. Ama galiba öğrenciler uyanıyor ve bir daha bu masal, onları uyutmaya yetmeyecek gibi gözüküyor.
Yazar: BAĞIRAN KÖŞE