Geçtiğimiz haftanın en çok tartışılan konularından biri, Türk Telekom Arena’da yaşanan protestoydu. Başbakanın ve Galatasaray kulübü başkanı Adnan Polat’ın olayın ardından verdiği aşırı tepkilerle birlilkte, taraftarların tek tek belirlenip bir daha stada alınmayacağı tehditleri içerisinde bir haftayı geride bıraktık. Haftanın son günü de, Adnan Polat’ın canlı yayında kulüpte bir "kelle avına" başlayışını izledik heyecanla. Kulüp içerisindeki karışıklık başka bir tartışma konusudur. Benim bu hafta yazmak istediğim; doğrudan doğruya başbakan Erdoğan’ın verdiği tepkilerdir.
Aslına bakarsanız bu tepkilere çok şaşırdık mı? Şaşırmamız gerek. Karikatüristlere dava açan başbakan da aynı başbakan değil miydi? Başbakanın eleştirilere tahammüllerinin ne noktada olduğunu anlamak için çok da zeki olmak gerekmez. Öğrencilere dava açan bir kabinenin başkanı değil midir Sayın Erdoğan? Elbette statda gördüğü tepkilerin ardından, üstü kapalı bir şekilde "Bakın vermem size bu stadı ha!" diyecek bu başbakan. Şimdi sormak lazım Sayın Başbakan’a: “Herkes sizi sevmek zorunda mı?”
Şimdi bir düşünelim: AKP en son genel seçimlerde %47 oy almıştı. Yani elde %53’lük bir kesim daha var. Bu %53’ün elbette ki tamamı, Erdoğan’ı protesto etmez, etmek istemez. Ancak emin olalım ki bu kitlenin hiç azımsanmayacak bir kısmı da AKP muhalifi. Gelelim protestolara. Haklı mıdır derseniz? Türk Telekom Arena’yı siyaset arenasına çevirmeye çalışırsanız, oraya zaten kötü giden takımlarının yeni stadlarında titreyip kendine geleceğine inanan ve iyi bir ‘Futbol’ izlemeye gelen ve sadece ‘Futbol’ izlemeye gelen insanların önünde "Biz bunları yaptık, TT Arenayı şöyle yaptık" derseniz, darılmaca gücenmece yok, o kitle sizin muhalifiniz olsun veya olmasın size bir "yuh" çeker. Ayrıca sorarım Başbakan'a, olaydan birkaç gün sonra söylediği "İyilik yap, denize at. Balık bilmezse, halik bilir" sözüyle de kendisi çelişmiyor mu orada yaptıklarını sıralayarak? Bunları Galatasaray taraftarının adeta gözüne sokarak?
Bir de bu kitlenin bu protestoyu siyasi muhaliflikten yaptıklarını düşünürsek, ortada asıl konuşulması gereken konu; Başbakan Erdoğan’ın "hazımsızlık" sorunu ortaya çıkıyor. Diyelim ki sizin bir stad dolusu muhalifiniz var orada (ki emin olun o kadar da kalabalık bir muhalif kitlesi yoktu orada) ve diyelim ki sizi protesto da ettiler. Bir başbakan olarak sizin yapmanız gereken nedir? Bana sorarsanız, elbette dinlemek zorunda değilsiniz kendinize yapılan protestoyu, orayı sessiz bir biçimde terk edersiniz, üstüne Adnan Polat’ın kelle avcılığı yapacağını açıklamasının ardından çıkıp "Aman başkan ne yapıyorsunuz?" dersiniz. Sizin de işinize mi geliyor bu kelle avcılığı Sayın Başbakan? Kimse sizi protesto edemez mi Sayın Başbakan? Yumurta atan öğrencilerin eylemi için "şiddet içeren" eylem diyordunuz, şimdi sadece yuhaladılar. Şiddet de yok bu sefer. Bu sefer neden bu kadar rahatsız oldunuz Sayın Başbakan? Hiç kimse size karşı bir şey söyleyemeyecek mi? Söyleyenler de sizin hiç görmek istediğimiz bir yüzünüzle mi karşılaşacak; öfkeli, sinirden yüzü kızaran bir başbakan?
Başbakan Erdoğan hemen her sözünde, ne kadar demokrat bir iktidar olduklarını vurguluyor. Ancak "çok" demokrat hükümet öğrencilere dava açıyor, bazılarını içeri atıyor. Kendisini protesto eden bir futbol takımının taraftarlarını "Stadınızı vermem bak!" diye tehdit ediyorsunuz. Benimkini değil, her şeyden önce sizin demokratlığınızı sorgulamanız gerek Sayın Başbakan.
Yazar: "Öteki" Köşe