KALDIRAMAZSAN KALDIRIRLAR GÜLÜM. ŞAKAYI YANİ!


Tam bir hafta önce, Amerika’nın Oscar’lardan sonra en önemli sinema/televizyon ödülü sayılan Golden Globe’lar yeni sahiplerini buldu. Ancak törene ödüllerin kimler tarafından kazanıldığından çok, gecenin sunucusu Ricky Gervais’in yaptığı sivri espriler damgasını vurdu. Gervais daha açılış konuşmasında Jim Carey’den Charlie Sheen’e Tom Cruise’dan Cher’e birçok Hollywood yıldızını konu alan, oldukça soğuk şakalar yapmaya başladı.

Ne Sheen’in seks ve alkol skandalından bahsetmekten, ne de Tom Cruise’u dolaylı da olsa eşcinsel olarak nitelendirmekten çekinmeyen karizmatik sunucu, tüm salonu kahkahalara boğdu. Üstelik dalga geçtiği ünlüler de o salonda bulunuyor ve kameralar tarafından yakın kadraja alınıyordu. Özellikle “Turist” filmleri ile üç dalda aday gösterilen Angelina Jolie ve Johnny Depp ikilisi tüm tören boyunca bir tek Ricky Gervais’in değil, başka konuşmacıların da alaylarına maruz kaldı.
Benim asıl dikkatimi çeken tüm bu alay edilen starlardan hepsinin, yapılan şakalara kendilerinin de gülmesiydi. Bir show düzenleniyordu ve herkes bunun bilincinde olarak yapılan esprileri de öyle değerlendiriyordu anlaşılan. Ödül törenini izlerken ister istemez Türkiye’de düzenlenen törenleri düşünmeden edemedim.
Altın Portakal’dan Kral TV ödüllerine her sene bir sürü tören düzenleniyor. Peki, bu törenlerde kazananlardan ve sahne performansı yapanlardan hariç dikkat çeken bir şey var mı? Ne sahne tasarımına özeniliyor, ne konuşmaların içeriğine. Kuru kuru en iyi film ödülünü şu… En iyi kadın popçu şu… diye kısacık bir konuşma yapılıyor, ödülü kazanan herkese teşekkür ediyor, o kadar. Nerede bu işin showu, nerede bu işin eğlencesi?
Sivri esprileri kaldırabilecek sanatçılarımız zaten pek yok. Diyelim ki geceyi Cem Yılmaz sunuyor ve Serdar Ortaç’a eşcinsel esprisi yapıyor. Ortaç zaten o an salonu terk eder. Ertesi gün de Yılmaz’ı mahkemeye verir. Veya Türkiye’de soğuk şakaların taçsız kralı olan Seyfi Dursunoğlu yasaklı olan “Huysuz Virjin” rolüyle bir ödül töreni sunsa. Bu törende de, diyelim ki, İbrahim Tatlıses’e uçkur düşkünü dese. En geç törenden sonra topuğundan vurulma ihtimali tavan yapmış olur. Bu listeyi uzatmak hiçbirimizi zorlamayacaktır.
Peki, bizim starlar ve dünya starları arasındaki fark ne? Neden bizimkiler şaka kaldıramıyor? Öncelikle bizimkiler, kendilerini çok önemsiyor. Sanırım şöhreti kaldıramıyor bazıları. Sonuçta kendine gülebilen insan her zaman 1-0 öndedir. Ayrıca “Yarası olan gocunur.” der atalarımız. Türkiye şöhretlerinin her şeyi bir olaydır zaten. Tatili, hastalığı, gece hayatı vs. Geçen yaz yaşayan en büyük aktrislerden Meryl Streep günlerce İstanbul’da ailesiyle tatil yaptı. Yanında ne koruma ne de paparazziler vardı. Kimselerin de ruhu duymadı onun burada olduğunu. Bizimkiler Paris’e gider olay olur, denize girer skandal olur. Bunda medyamızın olduğu kadar ünlülerimizin de kabahati var tabii.
Aslında bu kendini gerektiğinden fazla önemseme meselesi bir tek ünlülerimize mahsus değil. Siyasetçilerimizden sıradan vatandaşlarımıza kadar, çoğumuz kendimizi çok fazla önemsiyoruz. Biri bize küfür eder “Vay sen bana nasıl küfür edersin!” der paldır küldür girişiriz. Sevgilimiz tarafından ihanete uğrarız “Bana bunu nasıl yapar!” der cinnet geçiririz. Tabii ki bunlara tepkisiz kalmak kolay değil ama kendimizi başkalarından önemli görmemize de anlam veremiyorum. Medeni insan, kendine gülebilen insandır. Özgüveni alçak gönüllü olabilmesini engellemeyecek kadar kuvvetlidir. Sanırım ki bizde bu denli yürekli ünlüler iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıda mevcuttur.