19 Ocak 2007 günü Agos gazetesinin önünde bir güvercin vurularak öldürüldü. Hrant Dink, faşist bir tetikçi tarafından katledildi. 19 yaşındaki faşist tetikçi Ogün Samast’a tetiği çektirenler ise halen daha aramızda ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Dört yıldır Hrant’ın katilleri yok ve adalet de yok. Devletin alenen organize ettiği bu “operasyon” halen devam ediyor.
Cinayet öncesini hatırlıyor musunuz? 301 davaları ve Türklüğe hakaret suçlamaları? Birileri açık açık “Artık şu adamı indirsinler” diye Hrant Dink’e küfrediyordu, Hrant’ın ne dediğini anlamaya çalışmadan, sadece onun “Ermeni” olduğundan hareketle. 1915 Ermeni Soykırımı ile ilgili olarak tartışmaların yoğunlaştığı bir dönemdi. Konferanslar ve oturumlar yapılmaya çalışılıyordu. Böyle bir durum elbette ki başta devletin ajanları olmak üzere resmi ideolojinin tüm kölelerini delirtiyordu.
Derken 19 Ocak 2007’de Hrant düştü. Cenazesinde yüz binlerce kişi “Hepimizin Ermeni, Hepimizin Hrant” olduğunu haykırdı, artık ne kadar geç olsa da. Bu haykırış bile birilerinin gözünü korkutmaya yetti. Bu kadar kolay olamayacağını anladılar; ama Hrant artık düşmüştü. Katillerin bu kadar kolay bir şekilde onu katletmelerinde belki de büyük bir sorumluluk bizlere aitti. Eğer yüz binler Hrant düşmeden önce bir araya gelselerdi, durum daha farklı olurdu.
Hatırlamaya başladınız değil mi o süreci? 301'den dava açıldığı gün, Deniz Som, "Damardan kan temizleme operasyonu" yapmakla suçladığı Hrant'ın, "Adolf Hitler'in bile ilerisinde bir faşist" olduğunu ileri sürmüştü. Gazetelerin kampanyası ilk meyvesini Ülkü Ocakları'nın Agos önünde düzenlediği "ya sev ya terk et" gösterisiyle vermişti. "Kahrolsun ASALA", "Akıllı ol", "Hesap sorulur", "Eli kırılır", "Bir gece ansızın gelebiliriz" diye bağıran Ülkü Ocakları, "Hrant Dink bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir, hedefimizdir" diye ilân etmişti. İşte o zaman binlerce insanın Hrant’ın yanında daha güçlü bir şekilde ses yükseltmeleri gerekirdi.
Hatırlıyoruz değil mi, katille çekilen fotoğrafları? Seçimlere yaklaşırken ortaya çıkan Kemalist havayı? Peki ya Genelkurmay’ın muhtırasını? Cumhuriyet mitinglerini? Malatya’da, Trabzon’da hristiyanların katledilişini? Bunlar sanki Balyoz’un sesleri gibiydi. Henüz başaramasalar da o balyoz halen kirli ellerinde duruyor.
Hrant'ın naaşı peşinden yürüyen yüz binler yerleşik rejimin bekçilerinin kâbusu oldu. O yüz binler aslında güçlerinin olmadığını düşünen milyonlara güç verdi. Darbeye, ırkçılığa karşı sesler yükselmeye başladı. Irkçı-milliyetçi hareketler o günden beri daima gerilemek zorunda kaldı.
1914'te nüfus yaklaşık 13 milyondur. Yaklaşık %15'i Ermeni'dir. Bugünkü nüfusa oranlarsak yaklaşık 10 milyon Ermeni'nin yaşıyor olması gerekir. Ama bugün ülkedeki Ermeni nüfusu 70 bin civarındadır. En az bir milyon Ermeni organize kitlesel katliamlar, çetelerin saldırı ve yağmaları, açlık, hastalık sonucu öldürülmüştür.
Türkiye’de bir şeylerin değişmesi için Ermenilerin bir evlatlarını daha yitirmeleri gerekiyormuş. Türkiye’de resmi ideoloji ve onun tüm kırıntıları her gün yeni planlar yaparak; yeni katliamlar ve cinayetler gerçekleştirmek istiyorlar. Şunu unutmamak gerekiyor, eğer bir kere bile umursamaz davranırsak çok şey kaybederiz. Resmi ideolojinin, ırkçılığın ve milliyetçiliğin son kırıntıları da yok edilmeden tüm gücümüzle mücadele etmemiz gerekiyor. Bu bizim Hrant’ın hatırasına karşılık, en büyük vefa borcumuzdur!