Bak yeni doğdun. Her şey şu anda başlıyor senin için. Biz yarıladık yolu, ama sana olan sevgimden birkaç tüyo vereceğim bu ülkeyle ilgili. Bu ülkenin çocuğu olmanın ne demek olduğunu anlatmaya çalışacağım sana. Belki okur, ona göre bir hayat seçersin kendine, belki bildiğini okursun yine de.
Bak çocuk: Zordur bu ülkede çocuk olmak bile. Sen şanslısın doğdun bugün, doğabildin. Daha çok olmadı, bir yaşıtın annesinin karnında öldürüldü. O senin kadar şanslı olamadı, hayata tutunsa da gencecik annesinin bedeninde, istemedi polis amcaları onun yaşamasını.
Devlet baba çocuğu kabul etmedi, anneyi tanımadı, çocuğunu öldürdü. Yeni bir şey mi bu? Hayır elbette. Devlet baba daha önce de çok çocuğunu yedi. Kimini astı, kimini vurdu… Hiç pişman olmadı, hiç ağlamadı onlar için. Kulağına küpe et, bu baba çocuklarından çok çabuk vazgeçebilir. İstediği gibi olmalısın; ne kadar istediği gibi olursan, o kadar bağrına basar seni. Buralarda çok soru soran çocuğu sevmezler unutma. Zaten çok soru sorabilecek gibi de yetiştirmezler seni. Şayet sen bir şekilde ufacık bir delik açmışsan o karanlığın içinde, görüyorsan minnacık bir delikten de olsa ışığı; sormak isteyeceksindir bir takım şeylerin nedenlerini. İşte tam da burada sevmemeye başlarlar seni. Senden istedikleri aslında basittir: Susmandır. İstediklerinde öldürmen, istediklerinde ölmen… Bunların hiçbirinin sebebini sormamandır asıl olan. Kitap, en büyük düşmanın olmalıdır. Yok, ama sen illa okuyacağım diyorsan da ellerinde “okunması sakıncalı olmayanlar” vardır. Onların arasında seçim yapmak zorundasındır. İnsanları sevmemelisin, kendini sevmemelisin, her şeyden, herkesten çok devlet babanı sevmelisin. Yoksa sen bir vatan hainisindir. Ayıplı malsındır ve gereği yerine getirilmelidir.
Daha küçücüksün şimdi, minicik ellerine gün gelir silah verirler “Öldür kardeşini.” derler. “Neden?” diye sorma, sadece öldür. Bir gün “baban” sevmezse başka çocuklarını; söyledikleri, yazdıkları için. Yine kendi çocukları arasından seçer kardeş katilini. Verir eline bir tabanca, şehrin orta yerinde, diğer tüm çocuklarının gözleri önünde, ibret-i alem için öldürtür kardeşi kardeşe. Evet, bu baba çocuklarından katil de yaratır, gözünü kırpmadan.
Eğlenmeni de ister elbet senin. Hatta daima eğlenmeni ister, çünkü bilir; çok eğlenen insanın aklında çok soru olmaz. Eğlenirsin; okulda, işte, sokakta. Bunlar yalancı mutluluklar verir sana. Bir kutu koyar her evin orta yerine, oradan söyler nelerle eğlenmen gerektiğini. Yine oradan söyler neleri yapıp, neleri yapmaman gerektiğini. Gün gelir bir iş seç der sana, örneğin, bu satırları yazan ben gibi gazeteciliği seçersin. Yine çıkarır karşına sınırları “Bunlar hakkında yazabilirsin, ama bunlar bunlar hakkında yazamazsın.” der. Ve emin ol yazamayacakların, her zaman yazabileceklerinden çok daha fazladır. Merak etmemen gerekir o yazılmaması, konuşulmaması gereken konuları. Biraz daha okursun, okudukça iyice yazasın gelir. İşte tam da burada yol ikiye ayrılır; ya babaya karşı geleceksindir -yani yazacaksındır, ya da yazmayacaksındır. Şayet birinci yolu seçersen, yukarıda anlattığım şekilde bir kardeşin tarafından insafsızca öldürülürsün.
Hayat standartların çok da kötü olabilir. Herkes çok şanslı değildir değil mi? Bu ülkenin her yerinde aynı hayatlar yok. Bir yerinde bir kız çocuğu olarak da dünyaya gelebilirdin örneğin. Tüm bu zorlukların üzerine çok daha fazlası binebilirdi o minicik omuzlarının üzerine. Hiçbir şey yapmamalısındır çünkü o durumda. Hatta sevmemelisindir bile. Çünkü oralarda sana sevmen gereken zamanı, seveceğin kişiyi bile başkaları söyler. Yapmazsan mı? Yine kardeş katli… şaşırdın mı çocuk?
Çok zengin bir ailenin çocuğu olabilirsin ya da çok fakir. Ne olursa olsun maddi durumun, devlet babanın seni sevme koşulları ortadır işte. O senin ne kadar paran olduğuna aldırış etmez; onun için ne kadar sorun çıkarıp çıkarmadığına bakar. Nasıl giyineceğine, nasıl konuşacağına, nasıl oturup kalkacağına bile onlar karar verir. Birileri ört der başını, diğerleri aç. Hiçbirinin aklına dahi gelmez senin ne istediğin. Önemli de değildir onlar için.
Ya çocuk, aşağı yukarı böyledir buralarda çocuk olmak. Atladığım, unuttuğum bir şeyler de varsa sen büyüdüğünde, ben de artık iyice yaşlandığımda, bu satırları iyice anladığında sen söylersin bana. Yine de çocuk, her şeye, herkese rağmen biraz da olumlu düşün. Elbette iyi birileri de vardır buralarda. Elbette çocuklarının hayatları için endişelenenler de vardır. İster kız ol ister erkek, işte bu duygunun adını veriyorum sana çocuk; adın “Umut” olsun. Hoş geldin Umut çocuk… Hoş geldin.
Yazar: "ÖTEKİ" KÖŞE