Modanın tek cümleyle açıklamasını Dries Van Noten yapmış: Amaç insanları değiştirmek değil, kim olduklarını kıyafetlerle anlama fırsatı vermek. İşte kıyafet, renk, stil ve kişilik arasındaki kurgudur bu. Herkesin kendine özgü stili ve herkesin farklı olan stili, tek düzelik değil farklılık...
Farklı olmanın, dikkat çekme çabası olduğunu savunan bir zihniyet var ortada. Bu kapsamda ciddi bir problem var. Çünkü biz, bu zihniyetle bir arada yaşıyoruz. Aynı yolda yürüyoruz, aynı araca biniyoruz, aynı yerden alışveriş yapıyoruz. Anlamadığım nokta; ister dikkat çekmek için farklı olur, ister tarzı olduğu için farklı olur. Bundan sanane! Neden insanları yargılamayı çok severiz? Onlar hakkında olumsuz fikirlere sahip olup "Bunlar yüzünden böyle" demek çok hoşumuza gider? Oysa ki çok gereksizdir. Çünkü benim bu fikre sahip olmam, karşımdakinin umrunda bile olmayacaktır. Pembe ayakkabı meselesi bu işte, benim tesettürüme istediğin kadar yorum yap, istediğin kadar yargılamaya çalış anca kendini tatmin etmiş olursun. Bu nasıl bir egoysa, o rahatsız etmeye çalışan bakışlar sürekli üstündedir. Kısaca bakışların sebebi; olmak isteyip de olamadıklarındandır.
Bu zihniyet "farklı" görüşlerle bir arada yaşamayı başaramaz. Bu kadar dar kalıplıdır bunlar. Aynı masadaki zıt iki düşüncenin birbiriyle olan çekişmesi... Bu çekişmede karşındakine saygı duymak zorundasın, arkadaşım. Sen istediğini düşün, istediğini söyle, istediğini savun, saygı ve anlayış çerçevesinden çıktığın an bataklığa girdin demektir. Bakış açını genişlet, saygı duy, anlamaya çalış. İnan o zaman daha renkli, daha sağlıklı ve daha geniş bir dünyaya sahip olacaksın. Yeni tanıştığım arkadaşım dedi ki: Ben ilk defa tesettürlü biriyle arkadaşlık yapıyorum, sizi tanıdıktan sonra anladım ki herkes aynı değilmiş. Değil tabii ki. Tek düze bir dünyada yaşamıyoruz.
Pembesini şalını kırmızısını topuklusunu eleştiren sen; her koyun kendi bacağından unutma. İster jartiyer giyer; bunu tek adam görür, ister topuklu giyer; bunu herkes görür. Bundan SANANE! Ha, daha geniş mi düşünmeliyim: Güzele bakmak sevaptır?
Farklı olmanın, dikkat çekme çabası olduğunu savunan bir zihniyet var ortada. Bu kapsamda ciddi bir problem var. Çünkü biz, bu zihniyetle bir arada yaşıyoruz. Aynı yolda yürüyoruz, aynı araca biniyoruz, aynı yerden alışveriş yapıyoruz. Anlamadığım nokta; ister dikkat çekmek için farklı olur, ister tarzı olduğu için farklı olur. Bundan sanane! Neden insanları yargılamayı çok severiz? Onlar hakkında olumsuz fikirlere sahip olup "Bunlar yüzünden böyle" demek çok hoşumuza gider? Oysa ki çok gereksizdir. Çünkü benim bu fikre sahip olmam, karşımdakinin umrunda bile olmayacaktır. Pembe ayakkabı meselesi bu işte, benim tesettürüme istediğin kadar yorum yap, istediğin kadar yargılamaya çalış anca kendini tatmin etmiş olursun. Bu nasıl bir egoysa, o rahatsız etmeye çalışan bakışlar sürekli üstündedir. Kısaca bakışların sebebi; olmak isteyip de olamadıklarındandır.
Bu zihniyet "farklı" görüşlerle bir arada yaşamayı başaramaz. Bu kadar dar kalıplıdır bunlar. Aynı masadaki zıt iki düşüncenin birbiriyle olan çekişmesi... Bu çekişmede karşındakine saygı duymak zorundasın, arkadaşım. Sen istediğini düşün, istediğini söyle, istediğini savun, saygı ve anlayış çerçevesinden çıktığın an bataklığa girdin demektir. Bakış açını genişlet, saygı duy, anlamaya çalış. İnan o zaman daha renkli, daha sağlıklı ve daha geniş bir dünyaya sahip olacaksın. Yeni tanıştığım arkadaşım dedi ki: Ben ilk defa tesettürlü biriyle arkadaşlık yapıyorum, sizi tanıdıktan sonra anladım ki herkes aynı değilmiş. Değil tabii ki. Tek düze bir dünyada yaşamıyoruz.
Pembesini şalını kırmızısını topuklusunu eleştiren sen; her koyun kendi bacağından unutma. İster jartiyer giyer; bunu tek adam görür, ister topuklu giyer; bunu herkes görür. Bundan SANANE! Ha, daha geniş mi düşünmeliyim: Güzele bakmak sevaptır?