Güzel ülkemizde sıklıkla karşılaştığımız bir durum bu; eğer herhangi bir iş yöneticilerimizin hoşuna gitmiyorsa, hemen bununla ilgili bir yasa çıkarıp, istedikleri duruma getirme hali. Kısacası bir “kılıfına uydurmacılık” söz konusu. Youtube, Fizy kapanır, katiller sokağa salınır, neden? Yasa böyle… Halkın adalete olan inancının sorgulandığı bugünlerde, ben de bu yeni spor yasası hakkında yazmak istedim.
Bu yasanın getireceği yenilikler neler? Öncelikle maç biletleri Akbil tarzında bir sistemle satışa sunulacak, her kişinin bir kartı olacak ve gitmek istediği maç biletini o karta yükletebilecek. Stadlarda yüksek çözünürlüklü kameralar kullanılacak. Küfür, sahaya yabancı madde atma, kavgaya karışma gibi eylemlerde ise, olaya karışanlar yüklü para veya hapis cezalarına çarptırılacaklar. Sezonluk alınan kombine kartlar, hamilinden başkası tarafından kullanılamayacak, aksi durumda yine hapis cezası söz konusu. Aynı zamanda, sezonluk kombineniz var, ancak maça gidemediniz, başka birisi sizin koltuğunuzda taşkınlık yaparsa yine sizin ceza alabilme ihtimaliniz var.
Kısacası bu yasa taslağında, spor müsabakalarındaki en ufak hatanız (sizin hatanız olmasa bile), çok "pahalı" sonuçlar doğurabilir. Çözüm bu yasalar mıdır? Bence değil. Çözüm; medyanın tutumunun değişmesindedir. Neredeyse çoğu çıkan taraftar olayında, medyanın kışkırtmaları göz ardı edilemez.
2000 yılında Galatasaray – Arsenal UEFA kupası mücadelesinde her şey güzel giderken zamanının gözde habercisi Reha Muhtar, "Duruma bir el atayım." der. Türk taraftarların yanına gidip, "Şurada Türk'lere küfür ediyorlar." gibi söylemlerle, Galatasaraylı'ları galeyana getirip bir kavga çıkarmayı başarır. Sonra olanları az çok hatırlarsınız herhalde… Ama Reha Muhtar; haberini yapmıştır.
İşte aslında çözüm bu kadar basit: Provokasyon olmazsa şiddet olmaz. Yasakçı zihniyetle bugüne kadar refaha erebildik mi? Hayır. Dışarıda durum değişmezken, stadlarda durumun değişeceğinin garantisini kim verebilir?